Dolar
ABD Doları 32.4507
Euro
Euro 34.8293
Sterling
Sterling 40.4035
Altın
Altın 2438.6703
BOLU ÇOK BULUTLU
12,5
ÇOK BULUTLU

Elfaz TEMİZ

Elfaz TEMİZ (Sünnet Kliniği İşletmecisi)

Doğum: 21
Eylül 1950 Artvin/Şavşat

Okul: İlk
ve Ortaokul Şavşat, Van Sağlık Koleji, Anadolu Üniversitesi…

Meslek:
Sünnetçi – Sağlık Memuru

Bulunduğu Görevler:
Cumhuriyet Halk Partisi Üyesi, Atatürkçü Düşünce Derneği üyesi (8 yıl Başkanlık
yaptı)


Bir sürgün hikayesi…

Bolu’nun tanınmış simalarından birisi…

Aslen Artvinli fakat memuriyet yaşamında bir tayin
vasıtasıyla gelip yerleşiyor Bolu’ya…

O zamanlarda Bolu’da kalmayı istemese de vazgeçemediği
bir şehir oluyor Bolu O’nun için…

Hatta ‘Kökez suyu içince Bolu’dan gidemedim” diyerek,
bu sözün haklılığını da ispatlıyor…

Kimseye tokat bile atmaz ama 12 Eylül döneminde 26 ay
boyunca cezaevinde yattı…

Memuriyet hayatı boyunca da haksızlıklara karşı
çıkarak hep sürgün yaşadı…

Bir dönem CHP Bolu Milletvekili Adayı da olan, uzun
yıllar ADD Bolu Şube Başkanlığı yapan, Bolu siyasetinin tanınmış isimlerinden,
çocukların sünnetçi amcası Elfaz Temiz’in dolu dolu geçen hayat hikayesi…

Bolu’nun
tanınmış simalarından Elfaz Temiz, dolu dolu geçen hayat hikayesini kendi
ağzından şöyle anlatıyor;

Çocukluk Fotoğrafları

ASLEN ARTVİNLİ

Ben
aslen Artvin’in Şavşat İlçesine bağlı Saylıca köyünde dünyaya gelmişim. 21
Eylül 1950’de doğmuşum. Anam hep koç katım ayında doğduğumu söylerdi. Koyun ve
koçların birleştiği Kasım ayında doğmuşum ama Babam Murgul’da çalışıyormuş,
bakır işletmelerinde, 10 ay sonra beni 21 Eylül’de yazdırmış. Gerçek doğum
tarihimi Allah’la anam biliyor ben bilmiyorum.

YOKSULLUKLA GEÇEN
ÇOCUKLUK HAYATI

Bizim
çocukluğumuzun geçtiği yıllarda Türkiye’de gerçekten çok büyük fakirlik vardı.
Yoksulluk vardı, bir kere her ilin, her ilçenin, köyün yolu yoktu, araç yoktu.
Biz köyümüzde doğduk, babam çiftçi bir aileden geliyordu. Annem babam hep eker
biçer her bir şeyi kendileri yapardı. Elektrik yoktu, gaz yağı alırdık, gaz
yağı ile çalışan idare lambaları vardı. Misafir geldiğinde lüks lambası
yakarlardı, o çok lükstü. Gazyağı, tuz, şeker, bir de pazen bez vardı. Anam
bizim elbiselerimizi, pantolonumuzu, ceketimizi dahi kendisi yapardı. Babam
terziye götürür, elbise diktirirdi o kumaştan. Anamın yaptığı yünden yapılan
kumaştan elbise diktirirdi, onları dahi giymişim. Kara lastik vardı, bizim
yörede Trabzon lastiği derlerdi. Bir de cızlavat denilen bir lastik vardı, o
biraz daha parlaktı. Kundura falan değil, ayakkabı değil o kara lastiklerden
cızlavat giydiğimiz zaman bayram ederdik, Şavşat Ortaokulunu öyle okudum ben.
Ayakkabım yoktu, elbise de yeni yeni terziler başladı dikmeye. Ama yatılı okulu
kazanıp gittiğimiz de de çok lüks bir öğrencilik hayatımız vardı. Devlet bizi Altın
yıldız kumaşlardan en az iki takım elbise, hastanede giydiğimiz pratik
elbiselerimiz ayrı. En az iki üç çift ayakkabı. Bir pardösü bir palto böyle
donatırdı. Van’ın içinde gezdiğimiz zaman bütün kızlar bizim peşimize düşerdi.
Liselilere, sanat okullulara kimse bakmazdı. Biz popüler öğrencilerdik, güzel
giyinirdik, pırıl pırıldık. (bu da işin esprisi tabi ki) öğrencilik hayatımız
öyle geçti. Ama yazın da gittiğimde bir ay da olsa babamın işinde tarlasında,
çayırında çalışmak zorunda kalırdık. Çünkü hayvancılıkla, ziraatla geçimini
sağlıyordu aileler o yıllarda. Şimdi o köy tamamen bomboş duruyor. Kışın orada
oturan bir aile dahi yok. 80 haneli bir köy şu an boş durumda. Tümümüz okumamış
olsaydık, oradan çıkmamış olsaydık, belki orası 300 – 400 hane olacaktı. Şimdi
orası bomboş duruyor arazilerimiz, alan da yok satan da yok. Yine Şavşat’ta o
yıllarda okumayana kız vermezlerdi. Okumamışsan eğer bir fabrikada kadrolu işçi
olacaksın ki senin evlenme şansın olsun. Öyle de bir geleneğimiz vardı orada.

ELFAZ NE DEMEK?














Annemin
adı Senem, babamın adı Ceyran nasıl bir adsa, işte benim adım da zaten
ilginçtir. Elfaz’ın anlamı çok güzeldir. Kuran’da da vardır bir cümlenin
sonunda geçer. Sözden, lafızdan gelir. Güzel sözler hoş sohbet anlamına gelen
bir kelime. Manası çok güzel ama telaffuzu zor. Batıda hiç yok, benim ilçemde
en az 50 – 60 tane Elfaz var ama burada yok. İki kardeşiz biz, diğer kardeşim
benden 4 yaş küçük. O da emekli öğretmendir. O halen Şavşat’ta yaşıyor, ufak
bir çiğköfte dükkanı var onla idare ediyor fakat kardeşim bu Artvin 08
gazetesinin köşe yazarıydı aynı zamanda. Mevcut hükümete çok ağır eleştirileri
olan birisi. İçilmemiş çayın hesabı diye de bir kitabı çıktı, İstanbul’da,
Bursa’da fuarlarda o kitabı satışa sundu. İyi de ilgi çekmiş, 12 Eylül’ü
kapsayan bir öyküydü. Ben daha okumadım ama içeriğini az çok biliyorum. Onlar
da Şavşat’ta yaşıyor. Benim eşim yine aynı zamanda meslektaşımdır. Ebe hemşire
idi uzun yıllar çalıştı, emekli oldu.

Okul Fotoğrafları

ŞAVŞAT’TAN VAN’A

İlkokul
ve ortaokulu Şavşat’ta kendi ilçemde okudum. O günkü yatılı okulları kazanmak
bugünkü üniversiteyi kazanmak gibi bir şeydi. Van’daki sağlık kolejini
kazandım. Bir de Trabzon Öğretmen Okulunu kazanmıştım, fakat beni o zamanki
öğretmenlerim, okul müdürümüz beni Van’daki sağlık kolejine gönderdiler. 3
günde açık kamyonlarla Van’a gidiliyordu Artvin’den Van’a. Orada devlet bizi
yedirdi, içirdi… Oradaki kolejdi, şimdiki sağlık liselerinden değildi. Bize o
yıllarda Latince ve İngilizce eğitim verilmişti.  Senede bir ay tatilimiz olurdu, 11 ay
eğitimimiz olurdu. Yaklaşık bugünkü tıp fakültelerine yakın ayarda bir eğitim
alınırdı. O okul mezunları da 4 tane erkek, 8 tane kız koleji, 1 çevre sağlığı
ve 1 röntgen laboratuvarı olmak üzere toplam 15 taneydi 1961’de kurulmuştu,
ihtilalden sonra okullar. Sosyaslizasyon dediğimiz, sağlık hizmetlerinin
sosyalleştirme adı altında sağlık ocaklarının kurulduğu sistemle, o kanunla
beraber bu okullar da kurulmuştu. Sonra bilahare sağlık bakanlığına biz hep
çıbanbaşı olmaya başladık Kenan Evren 12 Eylül’de bizim okulları kapattı.
Döndüler arkasından, her ile her ilçeye birer sağlık meslek lisesi kurdular. O
lise eğitimi ile bizimki bir değildi. Orayı ayırmak için söylüyorum.  Orayı bitirdik. Sonra bilahare meslek
içerisinde çalışırken, üniversiteyi bitirdik. Derken, 12 Eylüller falan… O
şekilde devam etti gitti.

BÜYÜK ACILAR
YAŞADI








Biz
biraz da akraba olmamıza rağmen eşimle uzun yıllar kayınpeder Türkan Hanım’ı
bana vermemek istedi. Ben de alacağım dedim. Semtlerimizden dahi, köylerimizden
dahi gidip gelemez geçemezdik. Ama bir bakanlık müfettişi gelmişti bir gün beni
teftişe, Artvin’in bir sağlık ocağında çalışıyordum. ‘Elfaz bey, hayırdır niye
evlenmemişsin’ dedi. Dedim ki istiyorum da vermiyorlar sayın müfettişim dedim.
‘Ne iş yapıyor?’ diye sordu. O da falan yerde ebe hemşire dedim. Gidiyor orada
bir toplantı yapıyor, onu da çağırıyor. Kayınvalideye diyor ki, bu kızı verin
oğlana yoksa kaçırtacağım diyor. 7 – 8 sene biz hanımla birbirimize aşıktık en
son da evlendik, iki çocuğumuz oldu. Büyük kızım Arzu Devrim Temiz’dir adı
şimdi Temiz Doğan oldu. Küçüğü Artvin’de doğdu ve öldü onu yaşatamadık o
yıllarda beni buraya sürmüşlerdi. Hanımı hastaneden alıp, Yusufeli’nin bir kötü
kasabasına sürmüşlerdi. 8 aylık hamile kadın her gün gidiş gelişle erken doğum
yaptı ve çocuğumuz öldü. Şimdiki gibi kuvözler yoktu yaşatma şansımız yoktu.
Çocuk erken doğumdan dolayı öldü. O da 12 Eylül’ün bir izi, hatırası olarak
kaldı bizde. Tek kızla kaldık biz de ikimiz çalıştık, acılar yaşadık, büyük
sorunlar yaşadık. 

İş Fotoğrafları

12 EYLÜL VE
SÜRGÜNLER

Bilhassa
12 Eylül’den önce 6 ayda bir sürgün. Bir yerde beni 6 aydan fazla tutmazlardı,
sırf siyasi yapımızdan dolayı. En son işte, 80’in başındaydı, Bolu’ya tayinim
çıktı. Geldim baktım, Bolu gayet güzel, bizim Artvin’den de güzel. Artvin’de
her gün 5 – 6 adam öldürüyorlar, sağ sol hikayesi. Burada ne sağ var ne sol
var, herkes topçu, Bolusporlu. Biz burada kalalım burada rahat ederiz dedik.
Bir de bana dediler ki, Kökez suyunu içersen buradan gidemezsin, Kökezi de içince
burada kaldık biz. Ben buradan giderim dedim, Danıştay’a dava açtım. İptal
kararı da çıktı ama dönmedim bir daha. Bu arada 12 Eylül oldu. Beni buradan
aldılar götürdüler. TÜSDER denilen bizim bir sağlık personeli derneğimiz vardı.
Bu derneğin üç aylık başkanıydım ben. 79’da da genel merkez kapatıldı orada da
şube kapatıldı. Ona sebep buradan beni götürdüler. Hayatımda kimseye tokat dahi
atmamışım, 26 ay içerde yattım, 12 Eylül’de o kötü günlerde. Çıktık geldik, 5 –
6 sene hukuk mücadelesi sürdü. Hepsinden beraat ettim, dediler yazık etmişiz,
sen devletin en iyi memurusun. Burada 10 yıl şube müdürlüğü yaptım o da ayrı.

SAĞLIKTA BAŞARILI
ÇALIŞMALARA İMZA ATTI

Sağlıkta
uzun zaman sağlık ocaklarından başlayıp hastaneler derken, uzun zaman il sağlık
müdürlüğünde değişik bölümlerde de çalıştım. Emekliliğim geldikten sonra
bağışıklama ve bulaşıcı hastalıklar şubesinin 8 – 10 sene müdürlüğünü yaptım.
Başarılı bir çalışmamız, iyi bir ekibimiz vardı o yıllarda. Türkiye’de
bağışıklama konusunda Bolu’yu hep ilk üç il içinde tuttuk. Büyük başarılarımız
vardı. Bunlar hep ekip işi. Müdürü, müdür yardımcısı, şube müdürü ve personeli
ile beraber yürütülen işlerdi ama genelde başarılı işlerdi. O görevimiz
bittikten sonra Bolu’da 2008 ile 2014 yılları arasında da sivil toplum
örgütlerinde yer almaya zorladılar. Atatürkçü Düşünce Derneğinin 8 yıl Bolu
şube başkanlığını yaptım.

SİYASET…

Uzun
bir siyasi geçmiş var ama devlet memuru olduğumuz için hep içimizde saklı
kaldı. Dairelerde bu sezildiği bozduğun zaman anında sürüyorlar, hala aynı
şeyler devam ediyor. Memur bu ülkede hiçbir zaman özgür olamadı. Uzun hayat
öyküsü ve arkasından da emekli olunca. Zorlamalar da oldu, niye siyasete
girmiyorsun? Diye. 2004 seçimlerinde Yüksel Ceylan Belediye Başkanıydı burada.
O ısrar etti belediye meclisine alalım seni dedi. İlk orada siyaset başladı
2004’te belediye meclis üyeliğine adaylıkla. Partiye 12. Maddeden üye yaptılar,
girer girmez aday olduk, çalışmaya başladık. Yüksel Bey kaybetti. Bilahare ADD
başkanı oldum. 2015 seçiminde ufak görevleri bıraktık direkt yukarı atladık.
Milletvekili adayı oldum. Kazanılabilirdi ama Bolu’da CHP’nin 3-0 yapması
mümkün değil. Ama birinci aday nasıl çalışmışsa, onun yanında çalıştım. İyi ki
çalışmışız, yoksa Tanju Bey’in de gitme şansı yoktu. O görev bitti. Şimdilik
beklemedeyiz, bakalım ilerisi ne gösterir, ilerdeki seçimlerde görev alır
mıyız? Almaz mıyız? Onu bilemiyorum. Bir partinin üyesiyiz, bir üye olarak
elimizden gelen desteği yardımı yapıyoruz. Ama partililerimiz, yöneticilerimiz
ne düşünür onu bilemiyorum.

HEP HAKSIZLIKLARLA
MÜCADELE ETTİ




















Biraz
daha genç olsam, belki ölümden korkardım ama belli yaştan sonra ondan da
korkmuyoruz. Yaşadığımız kadar yaşadık, Cenabı Allah’a bir can borcumuz var.
İstediği yerde alır. Hayatta iftiralardan korkarım onun dışında hiçbir şeyden
korkmadım. Ne siyasi baskıdan korktum, ne devlet teröründen korktum… eğer ki
ben haklıysam, sonuna kadar gitmişimdir giderim. Bir Cenabı Allah’tan korkarım,
ona da bir can borcum var. Başka korkacak herhangi bir şey yok. Hep de öyle
yaşadım. Haksızlıklarla hep mücadele ettim. Sürülmelerimin sebebi de oydu
zaten. Devlet memurluğunda yer değiştirmelerin hepsinin sebebi haksızlığa karşı
çıkmaktır. 

Aile Fotoğrafları

SAZ ÇALIYOR, BOL
BOL OKUYOR

Ben
boş kaldıkça, saz çalarım. Müzik dinlemeyi çok severim ama şimdiki müziklerin
de çoğunu sevmiyorum. Sanat müziği ve Türk Halk Müziğini çok severim ve hep de
dinlerim. Konserler olduğu zaman hepsine giderim, kültür merkezi yakın olduğu
için hepsine katılırım mümkün olduğu kadar. Gençliğimde çok kitap okudum. Şu an
televizyonlarda Hürrem Sultan, Kösem Sultan, Valide Sultan var, bunların
hepsinin ben romanlarını okudum. Ortaokul talebesi iken hepsini okudum. Siyasi
içerikli kitaplar çıkar okurum. Okuyabildiğim kadar okurum. Evde kütüphaneler, burada
dolaplar dolu.

TORUNLARI O’NUN
HERŞEYİ








Hayat
böyle, şimdi Arzu Devrim kızım İngilizce öğretmeni Kültür Ortaokulunda. Damat
yeni doktorası bitti. Burada öğretim görevlisi idi. Doktor öğretim görevlisi
oldu yakında da doçent olacak her halde. Onlardan iki torunum var, Görkem İlke
ilkokul 4’e gidiyor. Senem de anasınıfında 6 yaşında. Benim bütün dünyam onlar. 

Siyasi ve Sivil Toplum Kuruluşlarındaki Fotoğrafları

“BİRBİRİMİZE
KENETLENMEMİZ LAZIM”


1975’te
evlendik eşimle. 43 yıldır evliyiz, mutlu bir yuvamız var. Bir kızım iki de
torunum var, damadımız var. Onları gördüğüm için dünyada artık gözüm, ahım
arzum kalmadı. En azıdan çocuklarım var diyorum. Kara lastiği de giydik, uçağa
binip 12 saat yol aldık. Türkiye’de gezmediğim il sayısı azdır. Mardin’i
görmemiştim, orayı gördüm 4 – 5 sene evvel. Trakya, Doğu Karadeniz’i gezdim. 50
sene sonra okuduğumuz okulu görmek için Van’a gittik. Okulumuz son depremde
yıkılmış, yerine bir diş hastanesi yapmışlar. Orada arkadaşlarımızla ağladık.
Tekrar oraları gezdim. 27 bin nüfusla bıraktığımız var 1 milyon 300 bin olmuş.
Doğu’da her şey kötü zannediyorsun ama sokaklar cıvıl cıvıl. Sokaklar gece
saatlerine kadar kaynıyor. Çok güzel bir yer. Aslına bakarsanız, ülkemizin her
yeri güzel ama biz bu ülkenin fertleri olarak pek de kıymetini bilemedik. 27
Mayıs’ta başbakan astı bu ülke. 72’lerde Deniz Gezmiş’leri astık. O gençleri
öldürdü devlet. Sonra onlara ağlamaya başladık. Darağacında 3 fidan dedik
ağıtlar yaktık. Başbakana anıt mezarlar yapıldı, 12 Eylül’de binlerce genç
öldürüldü, işkencelerle sakat kaldı. Aileler yıkıldı ocaklar söndü. Yüzbinlerce
insan işkencelerden geçti. Kenan Evren’i kahraman ettik, miting alanlarında
göklere çıkardık, sonradan da öldüğünde neredeyse cenazesini bile defnetmeyecektik.
Biz böyle bir ülkeyiz. Şimdi de bir FETÖ davası çıktı, yarın da başka bir dava
çıkacak. Hep geri kalmış bir ülke olmanın bedelini ödüyoruz. Eğer biz aklımızı
kullanmazsak, millet olarak geçmişimize, birbirimize sahip çıkmazsak, düşman gözüyle
değil, dost, kardeş gözüyle bakmadığımız sürece daha çok işler başımıza gelir. Onun
için herkesin aklını başına toplaması lazım. Siyasi iktidarlar gelir geçer ama,
bıraktıkları kötü şeyler bu ülkeye zarar vermiştir. Bu ülkenin ilerlemesini
engellemiştir. Gördüğüm ülkeler içinde bizimki gibi emsali olan bir ülke yok.
Dört mevsim yaşanıyor, bu ne güzellik. Böyle bir ülke var mı? Yok. Buna sahip
çıkmamız lazım ve yüceltmemiz lazım. Birbirimize kenetlenmemiz lazım. Bunu
yapmazsak emperyalist güçler her türlü oyunu oynarlar. Saygı ve sevgilerimle
bana yer verdiğiniz için teşekkürler.

Hobi Fotoğrafları
Boludabolu Avatar
BoludaBolu
24 Eylül 2018
Paylaş:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir