Dolar
ABD Doları 32.3541
Euro
Euro 34.7768
Sterling
Sterling 40.6654
Altın
Altın 2435.8205
BOLU ÇOK BULUTLU
16,7
ÇOK BULUTLU

Abdullah ABAT

Abdullah Abat (Eczacı – EGE Medikal Ortopedi Ticaret
Şirketinde İşveren – Ege Eczanesi’nde işveren – Abat14  Yapı İnşaat Şirketi Sahibi – Bolu Takip Gazetesi Ortaklarından)

 

Doğum: 20.08.1976 Bolu
/ Alpagut Köyü

Okul: Alpagut Köyü İlkokulu, 50. Yıl Ortaokulu, Bolu Atatürk Lisesi,
Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi

Meslek: Eczacı

Bulunduğu görevler: MÜSİAD
Başkanlığı
Sağlık-Der Bolu Şube Başkanlığı (2004’de başladı
devam ediyor), 
Kızılay Üyeliği, Türk Eczacıları Birliği Üyeliği, Bolu Gazeteciler Cemiyeti Üyeliği, Boluspor Kulüp Başkanlığı (2012-2013), Boluspor Üyeliği, AK Parti Üyeliği

 

 “HİÇBİR ŞEYDEN PİŞMAN OLMADIM”

 

Aslında mimar ya da mühendis olmak istiyordu ama dershane
öğretmeninin yönlendirmesiyle Eczacılık Fakültesini kazandı, eczacı oldu. Bu
tercihinden de hiç pişman olmadı. Hayatı hep dolu dolu geçti.

Refah Partisi döneminde başladığı siyasi hayatı, Has
Parti Kurucu üyeliği ve AK Parti’den İl Genel Meclis adaylığına kadar sürdü.
Şimdi siyasi arenada çok fazla yer almasa da sivil toplum kuruluşlarında görev
alarak Bolu için çalışmaya ve fikir üretmeye devam ediyor.

Bir dönem Boluspor Başkanlığı da yapan, 9 senedir
kesintisiz yönetim kurullarında yer alan başarılı işadamı Abdullah Abat’ın en
çok korktuğu şeyse kul hakkı yemek ve vebal almak. Belki de başarılı olmasının
en büyük sırrı bu.










































“Öldükten sonra cenazeme gelenlerin camilere
sığmaması en büyük hayalim” diyen evli ve iki çocuk babası Abdullah Abat’ın
hikayesi…


20
Ağustos 1976 yılında Emine ve Mustafa Abat çiftinin çocukları olarak Bolu’da Dünyaya
gelen Abdullah Abat, ilk, orta ve liseyi Bolu’da okuduktan sonra İzmir Ege
Üniversitesi Eczacılık Fakültesinden 1997 yılında mezun oldu. Sonra Bolu’ya
dönen Abat, o zamanki adıyla SSK Bolu Hastanesi’nde eczacı olarak çalışmaya
başladı. Birçok sivil toplum kuruluşu üyeliğinin yanında halen MÜSİAD (Müstakil
Sanayici İşadamları Derneği) Başkanlığını yürüten Abdullah Abat, eczacı olma
serüvenini, okul hayatını, iş yaşamını, kısacası hayatını şöyle özetliyor:

“İYİ Kİ BU
TERCİHİ YAPMIŞIM”


Mimar
ya da mühendis olmak istiyordum. O zaman Onur Dershanesi yeni açılmıştı. Zafer Bekler
diye bir fizik öğretmenimiz vardı. ‘Sen eczacı olacaksın’ dedi. Öyle başladı
serüven. Lisede başarılı bir öğrenciydim. Zafer Hoca terlik satarsın, oyuncak
satarsın dalga geçerler ama eczacılık revaçta bir meslek dedi ve bütün
tercihlerime yazdırdı. Çok idealist olup 1993 senesinde babamın alışveriş
yaptığı eczaneyle falan görüştüm. Onlarda sektörü anlattılar bana. Ama iyi ki
hocam bu tercihi yaptırmış diyorum. Çok varlıklı bir ailenin çocuğu olmadım.
Biz kredilerle burslarla okuduk. Annemden ve babamdan Allah razı olsun, annem
kolundaki bileziği bozdurup beni okula gönderdi. 

ÖNCE STAJ SONRA
SSK HASTANESİ

Üniversite
bittikten sonra Bolu’ya döndüm. Sonra çok ilginçtir ben rahmetli Kenan Abinin
(Hayat Eczanesi) yanında staj yapmıştım. Bülent Ecevit’in Başbakan olduğu
dönemlerde burada İsmail Türk DSP İl Başkanıydı. Bana, ‘git İsmail abinin
yanına SSK’ya seni aldırsın’ dedi. Bir tane bloknota kırmızı kalemle yakınımdır
diye yazdı, ‘Ankara’ya git SSK Genel Müdürüne ver’ dediler. Gittim oraya, kağıdı
aldılar 20-25 dakika sürdü, bana bir yazı verdiler ve ‘git yarın SSK Hastanesinde
başla’ dediler.  O yazı göreve başlama
yazımmış. O zaman Başhekim Murat Yapıcı idi. Kağıdı verdim, yarım saat sonra
hastanenin eczanesine işe başladım. 1,5 sene falan sürdü. 6 ay Mengen
dispanserini bekar olduğum için bana uygun gördüler. Mengen’e gittim. Hiç
unutmuyorum; yoğun bir kar yağışı var. Minibüsler falan yolda kaldı. Öyle
olunca biz Mengen’e ulaşamadık. 2 saat sonra Murat Yapıcı aradı beni telefonla.
Biraz bağırdı, çağırdı. ‘Böyle şey mi olur? Karda yağsa, kışta olsa gideceksin.
Görev aşkı budur’ falan dedi. Bende ‘ben gidemiyorum, gelin siz gidin o zaman’ dedim.
Sonra karşı yola geçtim, o yol açıktı, dönen minibüslere bindim ve Bolu’ya geldim.
Dilekçeyi yazdım Murat Yapıcı’nın önüne koydum. Önce istifamı kabul etmek
istemese de sonra kabul etti ve ben askere gittim. Aydın Jandarma Bölge
Komutanlığında 16 ay Asteğmen olarak görev yaptım. Eczacı olarak gideceğim diye
biliyordum ama revir yokmuş orada bölük komutan vekili yaptılar beni. Askerliği
bilmeden bölük komutanı oldum. Orada para da biriktirdim.

 

“DÜKKANI AÇTIK,
DEPREM OLDU”








Döndükten
sonra tuttuğumuz dükkanın 6 aylık kirasını da orada biriktirdiğim parayla
verdim. 1999 yılında dükkanı açtık iki ay sonra deprem oldu. O biraz bizi yordu
tabi. Tam para kazanacağız, çeklerimizi ödeyeceğiz derken deprem bizi etkiledi
ama yine de yılmadık. Eczane hasar görmemişti. Akşamları nöbetçi eczane gibi
hizmet verdik. 

İş Fotoğrafları

ECZACI EŞ VE İKİ
ÇOCUK


Eşimde
eczacı. Eşimle 1995 senesinde Hayat Eczanesindeki stajım sırasında tanıştım,
oda oradaydı. İyi aile kızı, hanım hanımcık, acaba olur mu? diye düşünürken
oldu. Eczane açar açmaz da evlendik, 2000 yılının Ağustos ayında. İki de
çocuğum var. Kızım Zülal 2002 yılında doğdu, oğlum Eymen’de 2010 yılında Dünyaya
geldi. 

Aile Fotoğrafları

SADECE ECZACI
DEĞİL

2007’li
senelerde inşaat sektörüne de girdik. Çok büyük projeler olmamakla birlikte
bitirdikçe yeni projelere imza attık. 2010 senesinde de basınla tanışmamız
oldu. Bolu Ekspres Gazetesini satın aldık. 2016’ya kadar gazete devam etti,
sonrasında Bolu Takip Gazetesi ile bir birliktelik oldu, basındaki diğer
gazetelerin de birleşmesinden sonra.

 

VE SİYASET








1993
senesinde üniversitedeyken, İzmir Nur cemaati dedikleri yapının yoğun olduğu
bir yerdi. O baskılarla ve 28 Şubatın getirdiği sıkıntılarla biz Milli Gençlik Vakfı
olarak çok badireler atlattık. O zamanlar Filistin bayrağını saat kulesine
asmaya kalktık, bizi polisler kovaladı. Sonra Alsancak’ta bir bara saklanmak
için girdik, ‘bunlar buraya girmemiştir’ diye gelmedi polisler. Milli görüşün
gençlik vakıflarında çok faaliyetimiz oldu. Bolu’ya geldikten sonra 2002
yılında AK Partiyle alakalı Saadet Partisiyle ayrılma sürecinde bizimle beraber
hareket etmemiz için geldiler parti kurucularından ve meslektaşım. Tabi o zaman
esnaf olduğumuz için ve Erbakan hocamızın söylemlerini dikkate alarak çok
girmek istemedik. 2003’de kıramadığımız için biz bu işe dava olarak baktık ve İl
Genel Meclisi adayı oldum, Saadet Partisi’nden 2007’de de milletvekili adayı
oldum. Sonra bir takım şeyler düşündüğünüz gibi olmaya başlayınca biraz daha
farklı oluyor. O zaman Numan Kurtulmuş’un Başkanlığında Has Parti kuruldu. Biz kurucu
başkanlarıydık partinin. Ondan sonra parti genel kararıyla birleşmeden sonra
Boluspor başkanlığını da bıraktıktan sonra ben Ak Partiye üye oldum. Sonra AK
Partiden İl Genel Meclis aday adayı oldum ama seçilemedim tabi ki. Çünkü Has
Parti’nin Ak Partiye katılma süreci, birleşme süreci çok yeni bir süreçti.
9 YILDIR
ARALIKSIZ BOLUSPOR SERÜVENİ


2004
senesinde Boluspor alt ligden amatöre düşecekken yukarı çıkma trendinde Necip
Çarıkçı bu işi bildiğinden her sektörden birini bulmaya çalışıyordu. İsmail Hakkı
Öztürk ve Erkan Özdemir bir gün yanıma geldiler ‘seni yönetim kuruluna alalım’
diye. Ben girmek istemediğimi ama destek olmak adına gereken neyse yapacağımı
söyledim. Daha sonra Necip Çarıkçı geldi ve üye oluşum o şekilde başladı.
Kesintisiz bir şekilde 9 sene hiç ara vermeden yönetim kurulunda yer aldım. İlk
yıllardaki yönetim kurulları çok daha heyecanlı ve çok daha samimiydi. Aynı
şeyler her sene tekrarlanmaya başlayınca insan biraz soğuyor. Boluspor’un
reklam kaynağı her geçen gün biraz daha zorlaşıyor. Bir şekilde ayaklarınız
geri geri gitmeye başlıyor. 2007 yılında bir final oynadığımızda bir kez daha
kenetlendik. 2012 yılına kadar geldik ve olağanüstü genel kurula gitmeden her şey
dağılmıştı artık, yönetim anlamında da şehir anlamında da. Eğer o zaman Necip Bey
devam etmiş olsaydı ben kesin kararlıydım bu işe tekrar girmeyecektim. Çünkü o
heyecan ve birliktelik artık yavaş yavaş geriye gitmeye başlamıştı. Ben aslında
daha önce Emin Semercioğlu döneminde aday olacaktım ama bir takım kriterler
koydular önümüze. Onun için aday olmayacağımı söyledim. Sonra içim el vermedi.
Emin Semercioğlu’nu yalnız bırakmamak için yönetimine de girdim, başkan vekili
olarak. Sonra sıkıntılı süreçti ve Semercioğlu bırakmak zorunda kaldı.


 


“ARKADAŞLARIMLA
BİRLİKTE ÇOK ŞEY BAŞARDIK”


Necip
Çarıkçı başkan oldu ve ‘bu kez olacak’ dedi, beni yönetime aldı. Konya maçından
sonra Necip Çarıkçı istifa etti. O maçtan sonra Boluspor bir kaosa girdi.
Olağanüstü kongre kararı aldık. O süreçte de işte ben beraber çalıştığımız
güvendiğim arkadaşlarla bir yönetim kurulu oluşturduk. Aslında birbirine karşı
anlayışlı ve beraber olarak bir şeyleri başardık. Birliktelik çok güzeldi. Kronik
sorun haline gelmiş spor kulüplerinin tesisleri, tesislerimiz çok kötüydü. O
zaman Özel İdaresi’nin, İl Genel Meclisi’nin, Bolu Belediyesi’nin çok desteği
oldu. Yeni tesislere bizim dönemimizde geçildi. Oranın tefrişatını yapıp geçmek
bize nasip oldu. Orada gördüğünüz bütün malzemeleri ben kendim seçmişimdir.
Dekoru, mutfağından başkan odalarına, futbolcu yataklarına kadar. O dönem Bolu
stadında ışıklandırma problemi vardı. İlk resmi maç bizim dönemimizde 1461
Trabzon maçı ile kışın oynandı. O zaman federasyon başkanına rica etmiştim ‘Bolu
gece maçı istiyor, soğukta olsa herkes maça gelir’ diye.  O günde biz galibiyetle başlamıştık. İyi
gidiyorduk ama burada Bucaspor maçını kaybedince play off şansını yitirdik.
Daha sonra siyasi bir takım şeylerin hedefi olmaktan çıkamadığımız için benim
orada kalmam Boluspor’a zarar getireceğinden, olağan kongrede aday olmama
kararı aldım. Bunun için hiç pişman olmadım. Yaptığımın çok doğru olduğunu
düşünüyorum. 

Siyasi ve Sivil Toplum Kuruluşlarındaki Fotoğrafları

“HİÇBİR ŞEYDEN
PİŞMAN OLMADIM”

Hayatta
yaptığım hiçbir şeyden pişman olmadım. Çünkü yapan bendim, sonuçlarına
katlanacak olanda yine benim. Buna hazırlıklıyım her türlü. Ben hiçbir zaman
kaçak savaşmadım ama hep saygılı oldum, hep hak yememeye ve vebal almamaya özen
gösterdim. Onun için hesap veremeyeceğim hiçbir şey yapmadım, ne bir kuruma, ne
bir şahsa. Bu konuda da içim çok rahattır.

 

HAYATTA EN
KORKTUĞU ŞEY…

Hayatta
en korktuğum şey, çok küçük gibi görünen bir şeyin ileride hesabını verememekten
çok korkuyorum. Yani, 3.95 TL’ye satılan bir şey için 4 TL alarak o kalan 5
kuruşun hesabını verememekten korkarım. Onun için 3.95’e değil de 3.75’e
veririm. Dünyevi şeylerin hiçbirinden korkacak değilim. Biz kadere iman etmiş
insanlarız. Allah’ın dediği olur. Kul gereğini yapacak, taktir Allah’tandır.
Herkes kendi hayatını yaşar ve insan hak etmediği hiçbir şeyi yaşamaz. Kul
hakkı yemekten ve vebal almaktan çok korkuyorum.

 

TUTKUSU…

Motosiklet
hobim var. Büyük motosiklet kullanmak istemiyorum. Çünkü motor boşta durunca
sürekli binme isteği oluyor, engel olamıyorsunuz. Artık sorumlu olduğunuz bir
aileniz var. Onun için ufak motorla işimizi hallediyoruz. Kışları kayak yapmayı
çok severim. Balık tutmayı seviyorum.

 

EN BÜYÜK HAYALİ…

Öldükten
sonra cenazeme gelenlerin camilere sığmaması en büyük hayalim. Safların binlerce
kişi olması ve ‘nasıl bilirdin?’ denilince bağırarak, hissederek ‘iyi bilirdik’
demeleri ve haklarını helal etmeleri. Dünyevi hayalim yok. Elde etmek istediğim
birçok şeyi elde ettim diye düşünüyorum ve şükrediyorum.

 
























İşkoliğim
ama aileme çok düşkünüm. Sosyal işlerden uzak durayım desem de bir şekilde bir şeyler
beni buna itiyor. Ailemi ihmal edemem çünkü benim en kıymetli varlıklarım
onlar. 

Boludabolu Avatar
BoludaBolu
07 Ağustos 2020
Paylaş:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir