El işlemeciliği ile yapılan özel tasarım takılarla ilgili İsmail Gürol’la görüşme yaptık. Gürol gazetemize takı sanatıyla ilgili bilgi verirken, Bu zanaatta yaratıcılığın sınırı yok dedi.
Takı, kadınların vazgeçilmez aksesuarı. Neredeyse insanın varoluş tarihi kadar eski bir hikâyesi var takı sanatının. Her mesleki alanda olduğu gibi gelişen çağ, ilerleyen teknolojiyle birlikte takı sanatında da değişiklikler oluyor.
Ama takı sanatında öyle bir alan var ki, yüzyıllardır hep aynı teknikle çalışma yapılıyor. El işlemeciliği ile birkaç sanatı bir araya getiren ve ülkemizde çok az sayıda bulunan takı sanatındaki bu özel alanla ilgili, İsmail Gürol’la görüşme yaptık. Gürol, el işlemeciliği ve özel tasarım takıların dünü, bugünü ile ilgili ayrıntılı bilgiler verdi.
Türkiye’nin farklı noktalarında el işlemeciliği ile özel tasarım takılar yapan ustaların, bu işi öğrenmek isteyen çıraklarından öncelikli istekleri neler?
Bu işin ustaları, el emeğini ucuza satmak istemeyen ve işçilik kalitesini alt seviyelere düşürmek istemeyen kişiler. Bu işi öğretmek için karşısındaki kişinin bu iş için yeterli olup olmayacağına karar vererek, bu işi öğretiyorlar. Örneğin ben Beypazarı’nda Telkari sanatını öğrenirken, bana bu işi öğreten ustam beni tanıyana kadar, belirli kalıplaşmış modeller üzerinde çalışmalar yaptırdı. Özel tasarım ya da yaratıcılığımı ön plana çıkartıcı çalışmaları ilk başta öğretmedi. Ama ben, ustam Beypazarı dışına her çıkışında farklı modeller üretip önüne sunuyordum. Bu tür çalışmalar yapa yapa, ustamın bana bu sanatın bütün incelikleri öğrettiğine inanıyorum.
Peki, takı sanatının tarihsel gelişimini araştırdınız mı?
Evet araştırdım. Modern insanın kültürel ve biyolojik evrimini tamamladığı buzul çağının son evresinde, yani günümüzden 30-40 bin yıl öncesinde, ilkel sanatın ilk ürünlerinden biridir takılar. Takının tarihte dans, müzik ve beden süsleme gibi sanat ürünleriyle birlikte ortaya çıktığı tahmin ediliyor. Deniz kabukları, hayvan dişleri ve yumuşak taşlardan yapılan takılar, daha çok dinsel ve büyüsel anlamlar taşıyordu. Madeni işleme şeklindeki kuyumculuk, M.Ö 3000’li yılların başlarında, Mezopotamya ve Mısır’da önemli aşamalar kaydeder. Bu bölgeden ticari ilişkiler, diplomatik armağanlar, istilalar ve göçlerle takı formları dünyanın dört bir yanına ulaşır. Bugün bile kullanılan granilasyon, telkari, döküm teknikleri ve süs kakmalar Mezopotamya ve Mısır’da geliştirilerek, başarılı bir şekilde uygulanmıştır.
Tarihe kısaca göz attığımızda, Anadolu’da çıkan madenlerin en büyüleyicisi olan altının geçmişinin M.Ö 3000’li yıllara dayandığını görüyoruz. Tarihsel araştırmalar, Hititlerden Urartulara, Perslere, Selçuklulara kadar değerli madenlerin işlenmesiyle oluşan takı sanatının, insanoğlunun vazgeçilmezi olduğunu gözler önüne seriyor. Takının çağlar boyunca, mezarlardan şatafatlı salonlara kadar süregelen serüveni, değerli taşların keşfedilmesiyle birlikte farklı boyutlar kazanarak günümüze kadar bir sanat, bir meslek olarak sürüyor.
Takı sanatıyla uğraşan ustalar, ağırlıklı olarak hangi şehirlerde bulunuyor?
Nerelerde olduğu deyince, bu tamamen kültürel yapılara ve gelenek göreneklere göre değişim gösteriyor. Telkari sanatı denildiğinde Beypazarı, Erzurum, Midyat, Mardin akla geliyor. Tabi ki bu işin en iyi ustaları da buralardadır. Sadecilik sadekarlık dediğinizde ise bu işin ustaları da İstanbul’da yer almaktadırlar. Bu sanatı yapanlar da, İstanbul’da bu işi geliştirip zirveye ulaştırmışlardır. Minecilik sanatı da yaygın olarak İstanbul’da yapılmaktadır.
Bolu’da sizin dışınızda özel takı tasarımıyla uğraşan var mı?
Bolu’da bu işle ilgilenen birkaç kişi var ama, bu kişiler takı tamiri üzerine çalışıyorlar. Ben ise takı tamiri ve mücevher imalatı üzerine çalışıyorum. Benim haricimde de Bolu’da bildiğim kadarıyla bu işi yapan bulunmuyor.
El işlemeciliği ile yaptığınız takı tasarımı kaç zanaatı bir araya getiriyor?
Ben işlemecilik sanatı olarak minecilik, sadekarlık ve telkari sanatı ile ilgileniyorum.
Bu zanaat ne kadar sürede öğrenilebiliyor?
Telkarinin de, minenin de, sadekarlığın da belirli bir süreleri yok, tamamen nasıl ellerde bu işi öğrendiğiniz ve bu işi yapan ustanın kadar öğrettiğidir önemli olan. Ben bu işi yapmaya başlayalı 5 sene gibi bir süre oluyor ve 5 senemi de şu ana kadar hep bir şeyler öğrenmek için, öğrendiklerimizin üzerine bir şeyler katmakla geçirdim. Tabi ki de her şeyi öğrenemiyorsunuz, çünkü günümüz teknolojisi, günümüz tasarımları sürekli üstüne bir şeyler eklemeye zorluyor. Ben aynı soruyu ustama şöyle sormuştum: sizce siz tamamen bu iş için son noktaya ulaştığınıza inanıyor musunuz, onun verdiği cevap ise kimse bu işte dört dörtlük olamaz dedi, ama en güzel şekilde yaptığıma inanıyorum diyerek tamamlamıştı. Bunu söyleyen ustam da, 35 yıllık İstanbul kapalı çarşı ustası.
Bolu’da özel tasarım takılar yapmaya başladığınızdan bu yana özel siparişler alıyor musunuz?
Bu sanatı tam olarak yapmaya başlamadan önce, ben mücevher tamiri üzerine çalışıyordum. Tamir üzerine çalışırken bile bazı talepler alıyordum. Bana gelen siparişlere karşılık verebilmem gerekiyordu. Ben de bu eksikliğimi tamamlayarak, şu anda siparişlere cevap verebiliyorum ve bunun karşılığını da alıyorum.
Peki, yaptığınız işte el emeğine gerekli değer veriliyor mu?
El emeğinin, el işçiliğinin yeri her zaman farklıdır. Gerekli değer veriliyor mu? Hayır. makineleşme, fabrikalaşma bu işi biraz da olsa çökertmiş durumda. Ayrıca arkadan yetişen çırak sayısı da oldukça az, bunlar da olayın farklı etmenleri tabi ki. Türkiye’de çok az sayıda bulunan yüksek gelirli kişiler, bizim yaptığımız işin alıcıları. O nedenle el işi kolyeleri, yüzükleri, küpeleri mücevher seven birileri bu sektörün bir nebze ayakta durmasını sağlamaktadır. Aslında işin özüne baktığımızda, şu anda kullandığımız çoğu takının ilk kalıpları elde yapılmaktadır, bu da bu sanatın gelişmesinde ve değer verilmesinde önemli bir noktadır.
Bu zanaatta yeterli seviyeye ulaştığınızda, sizden sonrakilere veya sizden bu işi öğrenmek isteyen kişilere bu işi öğretecek misiniz?
Tabi ki ustalarımdan öğrendiğim bu işi, severek ve sürekli yapacak, başarabilecek kişilere kendimi tam anlamıyla yetiştirdiğim zaman öğretmek isterim.