Demokrasi Meydanı Köroğlu Heykeli önünde gerçekleştirilen basın
açıklaması öncesi şehitler için Kuran-ı Kerim’den ayetler okundu. Ardından
Memur-Sen İl Temsilcisi Ahmet Koçak yaptığı konuşmada, vatanın bekası ve selameti için Afrin’de emperyalistlere ve eli kanlı
teröre karşı başlatılan Zeytin Dalı Harekatı’nın 26. gününde olduklarını ifade
etti.
Demokrasi Meydanında Memur-Sen İl Temsilcisi Ahmet Koçak’ın yaptığı
basın açıklamasına Bolu Belediye Başkan Yardımcısı İhsan Ağcan, AİBÜ Rektörü
Prof. Dr. Mustafa Alişarlı, İl Genel Meclisi Başkanı Yaşar Yüceer, AK Parti Bolu
İl Başkanı Nurettin Doğanay, MHP Bolu İl Başkanı Adem Evcil, Memur-Sen’e bağlı
sendikaların şube başkanlarının yanı sıra, bazı sivil toplum kuruluşlarının
temsilcileri de destek verdiler.
Memur-Sen İl Temsilcisi Ahmet Koçak’ın basın açıklama metni
şu şekilde oldu: “Askerlerimiz, vatanımızın bekası ve selameti için Afrin’de
teröre karşı Zeytin Dalı Harekatı’nı gerçekleştiriyor. Harekatın 26.
günündeyiz. “Beklemesinler” diyerek cepheye koşan yiğitlerimizin kimi
şehitlik makamına, kimi gazilik mertebesine ulaştı. Operasyonun başlangıcından
bugüne kadar “Düğüne gidiyoruz” diyen 31 yiğidimizi şehadete
uğurladık. Şairin deyişiyle; Bir ögünç hil’ati gibi giydiler güzelliği Ufuklara
oturup dolunayı sevdiler. Uzun, siyah kirpiklerinde seyyareler yanardı, Ağ buluttan
atlarla ta Sidre’ye yettiler. Tam da bu yüzden; Vatan için şehadet şerbetini
içen her yiğidi Süleyman Şah, şehit düştükleri yeri Süleyman Şah türbesi kabul
ediyoruz. Biz, bütün inanmışlığımızla bir kez daha haykırıyoruz; onlar ölümü
öldürdüler ve ölümsüzlük otağını mesken tuttular…
Zeytin Dalı Harekatının gerekçelerini ve hedeflerini,
anlamakta zorlananlar, yanlış anlamak için çırpınanlar, çarpıtarak anlatmak
için kıvrananlar var. Türkiye’nin terörle mücadele konseptini, terör
örgütlerine yönelik “bitirici darbe” hamlesini, “savaş”
olarak göstermeye kalkışanlar var. Emperyal kulvarda, kapitalist blokta yer
alan sözüm ona müttefik ve dost ülkelerin Türkiye’ye yönelik örtülü savaş
ilanını, “sivil hassasiyeti” ambalajıyla perdelemeye çalışanlar var. Afrin’de
yaşananlar üzerinden ortaya çıkan iki fotoğraf var. ilki; küresel terörle
mücadele konusunda bedenini taşın altına koyan, Türkiye’dir, ikincisi ise terör
örgütlerinin sırtını sıvazlayan, silah ve mühimmat yardımlarıyla terör
örgütleriyle stratejik ortaklık kuran, bu şekilde Türkiye’nin yoluna taş
koymaya çalışan küresel şer şebekesidir. Bu yüzden, sınırımızın yanı başında
cirit atmaya yeltenen terör örgütlerinin kuruluş tarihçesini, Afrin’de
yaşananların çerçevesini, Afrin merkezli Zeytin Dalı Harekatının esbabı
mucibesini doğru bir içerikle ortaya koymak gerekiyor. Bunu başardığımızda,
tarihin ve coğrafyanın Türkiye’ye yüklediği misyonun gereklerini, cephede
verilen mücadelenin anlamını ve değerini doğru kavrayabilir ve bütün
çıplaklığıyla bihakkın anlatabiliriz. Emperyalizmin yerli lejyonerlerinin,
kapitalizmin içerideki sinsi işbirlikçilerinin algılarda oluşturmak istedikleri
cepheyi de ancak bu şekilde dağıtabiliriz. Zeytin Dalı, Türkiye’nin
emperyalizme direnme iradesinin, emperyalistlerin Suriye’de oluşturmak istediği
düzeni reddetme mücadelesinin adıdır. Afrin, emperyal aklın çöküşünü
sağlayacak, sömürgen devletlerin Ortadoğu’dan göçüşünü hızlandıracak iradenin karargâhıdır.
Suriye’de oluşturmak istedikleri düzen öyle kirli bir düzen ki; tarihte eşine
pek az rastlanır şekilde milyonlarca insanı katletti, yerlerinden yurdundan
etti. Bu, emperyalizmin “toza dönüştürme stratejisidir. Toza dönüştürme
stratejisi, emperyalizmin masa başında kurguladığı ve bizim medeniyet
coğrafyamızda c ‘kaç asırdır uyguladığı bir şiddet stratejisidir. Bu
stratejinin uygulama aparatı, terörizmdir. Kullanışlı aptalları, terör
örgütleridir. Emperyalizm, uluslararası hukukun oluşturduğu sızıntılardan faydalanarak
bu hakikati gizlemeye çalışsa da, atalığa saçılan cüruf, çirkef her şeyi ayan
beyan bize göstermektedir. DEAŞ’ı, PKK/PYD’yi ve FETÖ’yü bu noktadan
değerlendirdiğimizde, ülkemizde ve bölgemizde son beş yıldır yaşananları daha
net anlamış oluruz. DEAŞ, PKK/PYD ve FETÖ arasındaki hem gizli hem de kirli
ittifak, bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır. Afrin’de yürütülen operasyona
karşı içeride karşıt cephe oluşturmak için ter ve dil dökenler de bizim
“.azarımızda bu kirli ittifakın, tapınak şövalyeleri hükmündedir. 15
Temmuz’da FETÖ aparatıyla gerçekleştirilen işgal girişimi sırasında,
sınırımızın güneyinde PKK’lı teröristlerin tetikte bekletildiği herkesin
malumu. Suriye’nin kuzeyinde DEAŞ ile PKK/PYD arasındaki dönüşümlü strateji de
öyle. DEAŞ’la mücadele ediyor diyerek PYD’nin terör faaliyetlerinin DEAŞ’la
üstünün örtüldüğünü de hepimiz biliyoruz. Daha da ötesi, DAEŞ’le mücadele hikâyesi
abartılarak ile PYD’nin silah sermayesi artırılarak, örgütler arası
dayanışmanın derinleştirildiğini de biliyoruz. Türkiye, Fırat Kalkanı
operasyonuyla bu düzeni bütün çıplaklığıyla ifşa etmiştir. D E AŞ, şimdi
nerede? Bazı ülkelerin Zeytin Dalı Harekâtı’na karşı DEAŞ’la mücadeleye akamete
uğratmasın söylemlerinin neyi amaçladığını çok iyi biliyoruz artık. Şimdi güvenli
bölgeden bahsediyorlar. Kimin güvenliği? Emperyalizmin aparatı eli kanlı terör
örgütü PYD’ye zaman kazandırmak olmasın? Birinci dünya savaşından sonra
kabileleri devletleştirenler, bugün de terör örgütlerini devletleştirme peşinde
koşuyorlar. Bu kez yakalandılar, Türkiye’nin çelmesine maruz kaldılar.
“15 Temmuz darbe girişimiyle ordusu zayıfladı”
dedikleri Türkiye’nin teröre karşı sürdürdüğü başarılı operasyonlar sonrasında,
sivil katliam yapmakla mahir bazı ülkelerin “siviller zarar görüyor”
kartını devreye sokmaları da gerçekten manidar. Türkiye, 15 Temmuz darbesinden
sonra ordusuna sızmış gladyo artıklarını ve emperyalizmin aparatı FETÖ’cüleri
temizleyerek operasyon gücünü artırmıştır. Asıl korkulan budur. Korktukları
başına gelecek, emperyalizm ülkemizden olduğu gibi medeniyet coğrafyamızdan da
def edilecek…”Siviller ölüyor”, timsahın söyleminden ibarettir.
Dost ve düşman Türkiye’nin bu konuda ne kadar ince eleyip sık dokuduğunu çok
iyi bilmektedir. Fakat 9 askerimizin şehit verildiği saldırıda terör örgütünün
sivilleri nasıl kullandığı da herkesin malumu.
“Bizler, MEMUR-SEN ailesi olarak terör ve çatışmadan
arındırılmış adil bir dünya istiyoruz. Kimsenin kimseyi sömürmediği, hakça
paylaşımın gerçekleştiği bir dünya için mücadele ediyoruz. Ne var ki;
emperyalizm, başta bölgemizde olmak üzere sömürü düzenini sürdürmek için
şiddeti ve terörü bütün dünya sathına yaymaktan çekinmemektedir. İçeride
kimlerin, sözde savaş karşıtı söylemlerle algılarda cephe açmaya giriştiğini,
daha da ötesi her zaman yaptıkları gibi emperyalizmi ve sömürüsünü gizleme
niyetlendiğini çok iyi biliyoruz. Sözde barış yanlısı gerçekte emparyal geminin
tayfası olanlar, “Savaşa karşı barış”, “savaş halk sağlığı
sorunudur”, “barış, hemen şimdi” beyanlarıyla, Türkiye’nin hak
ve adalet mücadelesini akamete uğratmak için “barış” gibi mübarek bir
kavramı dahi silaha dönüştürmek hesabı içindedirler. Biz sulh istiyoruz. Biz
adalet istiyoruz. Fakat emperyalizm bölgemizden kovulmadan, emperyal taşeronu
kanlı terör örgütlerinin kökü kazınmadan bunun sağlanamayacağını da çok iyi
biliyoruz. Bu yüzden de çok rahat şunu deklare ediyoruz; “Türkiye, terörle
mücadele ediyor, emperyalizme karşı da onurlu bir savaş veriyor. Tam da bu
yüzden Türkiye’nin Afrin’de gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekatı’nı bütün
benliğimizle destekliyor, cephede vuruşan askerlerimize de “Allah
yardımcınız olsun” diyoruz. Milletin desteğini, ümmetin duasını alan
devletimiz ve silahlı kuvvetlerimizin, şanlı ecdadın evlatları olmanın hakkını
veren yiğitlerimizin terör örgütlerini yok edeceğine, emperyal akla diz çöktüreceğine
de yürekten inanıyoruz.”
Basın açıklamasının ardından Afrin’deki Mehmetçik için dua
edildi.