Dolar
ABD Doları 34.1048
Euro
Euro 38.0948
Sterling
Sterling 45.3949
Altın
Altın 2841.2000
BOLU PARÇALI BULUTLU
27,9
PARÇALI BULUTLU

BOLU, FAY ZONU ÜZERİNDE YAŞIYOR, BİLEN VAR MI?

BOLU, FAY ZONU ÜZERİNDE YAŞIYOR, BİLEN VAR MI?

Kamuoyunda
Fay Yasasına ilişkin tartışmalar devam ederken TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu tarafından bir basın açıklaması yapıldı. Fay Yasasına ilişkin
yapılan değerlendirme açıklamasında ilimiz Bolu’nun fay zonları üzerinde
olduğuna dikkat çekildi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Günümüzde tüm
dünyada afet ve afet yönetimi, ister doğa, isterse de insan etkilerinden
kaynaklı olsun, bütün tehlike kaynaklarının yasal mevzuat içinde tanımlanması
ve bu tehlike kaynaklarının yaratacağı risklerin öngörülerek azaltılması ve
risklere yönelik önlemlerin afetler öncesinde alınması prensibine
dayanmaktadır. Bu çerçeveden bakıldığında deprem hasarı sarsıntı etkisinin yanı
sıra, bu etki ile tetiklenen sıvılaşma, heyelan, kaya düşmesi gibi zemin
davranışları, tsunami ve diri fay boyunca oluşan hareketin yer yüzeyinde
düşeyde ve/veya yatayda meydana getirdiği kırık, yer değiştirme, kayma,
sıkışma, çökme gibi deformasyonları kapsar. Bu deformasyon alanı ‘Yüzey
Faylanması Tehlike Kuşağı’ olarak tanımlanır. Yüzey faylanması tehlike kuşağı
içinde yer alan yapılar, hem fayın hareket mekanizmasına bağlı olarak (fay
türüne bağlı) düşeyde veya yatayda meydana gelen deformasyonlardan, hem de
sarsıntı etkisi ile yıkıma uğrarken, faydan uzak mesafede yer alan yapılar ise
sarsıntı etkisi ile yıkılmaktadır. Bu nedenle gelecekte yüzey kırılmasıyla
sonuçlanabilecek ve üzerindeki tüm yapılarda yoğun hasar yaratabilecek yüzey
faylanması tehlikesine karşı geçerliği kanıtlanmış bilimsel kurallara dayanan
değerlendirmelerin yapılması ve risk azaltıcı önlemlerin önceden alınması
gereklidir. Yüzey faylanması ülke depremselliğinin bir parçasıdır, depremin
yarattığı tüm tehlike kaynaklarına karşı bütünsel bir bakış açısıyla mücadele
edilebilir. Bu bakış açısının her zaman en büyük savunucusu, doğaldır ki deprem
araştırmaları mesleki derinliğinin bir parçası olan Jeoloji Mühendisliği ve
onun meslek örgütü Jeoloji Mühendisleri Odasıdır.


‘Fay yasası’
olarak bilinen teklifin temel hedefi, yüzeyde görülen ve aktif olan fayların
her iki tarafına oluşturulacak ‘sakınım bandı içinde’ kalan alanda bina ve bina
türü yapılaşmaya sınırlama getirilerek yerleşim yerlerindeki afet riskinin, can
ve mal kaybının azaltılarak afetlere karşı dayanıklılığın artırılması sürecine
katkı vermektir. Odamızın yaptığı tespitlere göre şu anda 18 kent, 80’ni aşkın
ilçe ve 502 köydeki 100.000’in üzerinde bina, 600.000’den fazla insanımız
‘yüzey faylanması tehlike zonu’ üzerinde yaşamaktadır. Gerçeği sessiz
kalmayarak dile getiren Odamızın önerisine karşı çıkarak, fay zonları ile
heyelanlı alanlar, çığ ve kaya düşme tehlikesi bulunan alanlar veya taşkın alanları
gibi riskli alanlarda yaşamanın güvenli olduğunu söylemek, bunca can kaybına
rağmen bu alanlarda yapılaşmayı önermek mi kamu yararınadır?


“20 YILDIR SÜREGELEN KEYFİ
UYGULAMALAR VE ÇÖZÜM BEKLEYEN BİR SORUN GİDERİLECEKTİR”


Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı başta olmak üzere ilgili Bakanlıkların bu konuda günümüze
kadar yaptıkları düzenlemeler, toplumun ihtiyaçlarını afet risklerini
önceleyen, zarar azaltıcı bir bakış açısı ile karşılamak yerine, imar, afet,
planlama, yapı üretim ve denetim, kentsel dönüşüm, çevre, orman, tabiat
varlıklarını koruma gibi kanunlarda yaptıkları değişiklikler kentlerimizi doğa
kaynaklı afetlere karşı korumasız bırakmış, her depremde veya taşkında daha
fazla insanımızı kaybeder hale getirmiştir. Konuya ‘Fay Yasası’ önerisi açısından
bakılacak olursa, Ülkemizde bugüne kadar kentsel yerleşim alanlarında
gerçekleştirilecek mekânsal planlama süreçleriyle yüzey faylanması olgusunu
ilişkilendiren ne bir fay yasası ne buna ilişkin bir yönetmelik ne de tek bir
tebliğ bulunmaktadır. Bu nedenle 2004 yılında toplanan ve TMMOB bağlı çok
sayıda Odanın da katıldığı Deprem Şurasının temel önerilerinden biri diri
faylar konusunda araştırma ve mevzuatının oluşturulması olmuştur. Bilhassa 1999
depremlerinden bu yana bilinen diri faylar üzerindeki yerler Çevre Şehircilik
Bakanlığı tarafından herhangi bir yasa ve yönetmeliğe ya da bilimsel kritere
dayanılmaksızın ‘Önlemli Alan’ İlan edilmekte ve yerleşime kapatılmaktadır.
Önerilen Fay Yasası ile bu uygulamanın yasa ve yönetmelik çerçevesinde ve bilimsel
kriterlere uyumu sağlanacak, 20 yıldır süregelen keyfi uygulamalar ve çözüm
bekleyen bir sorun giderilecektir. Önerilen düzenleme ile belirli büyüklükte
deprem üreten fayların tektonik deformasyon zonu da tehlike kaynağı olarak
görülecek ve buna ilişkin düzenlemeler yapılarak ülke insanının uğrayacağı can
kayıplar azaltılacaktır. Bu nedenle de buna ilişkin yeni bir yasal değişikliğin
yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Aktif fay zonlarının üstü, dere yatakları,
taşkın, heyelan, çığ ve kaya düşmesi tehlikesi alan sınırları içinde kalan
yapıların, halk mağdur edilmeden kamusal bir anlayışla kentsel dönüşüme tabi
tutulması ve barınma ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılanması gerektiği
özellikle vurgulanmıştır. Önerimizin bir parçası olan bu ifadelerin; ‘sağlıklı
ve güvenli yaşama çevrelerini üretmenin bir yana bırakıldığı’, ‘uygulamaların
ranta ve istismara dönüşmesine hizmet edeceği’ şeklindeki yaklaşımlar da
açıklanmaya muhtaç, yersiz değerlendirmelerdir. Belirttiğimiz riskli alanlarda
yaşamanın kaçınılmaz sonucunu görmezden gelip, istismara yol açabileceği
varsayımıyla bu olumsuzluğa kayıtsız kalamayarak, tehlikeyi vurgulayıp çözüm
önerisini de getirmenin görev ve sorumluluğumuz olduğunu düşünüyoruz.


 


“SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNE İLİŞKİN
DÜZENLEMELER GERÇEKLEŞTİRİLMEMİŞTİR”


Bir diğer
tartışma konusu da kısaca ‘Fay Yasası’ olarak nitelenen teklifin bir parçasını
oluşturan 4708 sayılı Yapı Denetimi Kanunu’na ilişkin değişiklik önerimizdir.
Bu öneri binaların oturduğu zeminler için yapılacak jeolojik araştırmaların ‘yerinde
denetimi esas alacak şekilde kontrol ve denetim hizmetlerinin yürütülmesine
sağlamak amacıyla geliştirilmiş olan bu öneri; bina ve bina türü yapıların etüt
ve proje süreçlerinden başlayarak arazide, sondaj çalışmalarının başladığı
süreçten, bina yapım aşamasına kadar ‘denetim süreçlerinin kağıt üzerinde
değil, fiili olarak yerinde denetimi esas alacak şekilde işletilmesi ve bu
eksikliğin giderilmesi amacıyla getirilmiştir. 2020 yılı Ocak ayından bu yana
ülkemizde yaşanan depremler, sel ve taşkınlar, heyelan ve çığ düşmesi sonucunda
240 yurttaşımız yaşamını yitirmiş, 3000’e yakın insanımız yaralanmış, 80.000’e
yakın konut, işyeri vb bina bölümleri yıkılmış veya hasar görmüş, 20 milyar
lira maddi kayıp oluşmuştur. Yaşanan yıkım ve can kayıplarının temel
nedenlerinden birinin kamusal denetimden uzak bir anlayışla düzenlenen yapı
denetim sistemi olması bilinmesine rağmen 11.12.2020 tarihinde çıkarılan ‘Yapı
Denetim Uygulama Yönetmeliği’nde dahi sorunların çözümüne ilişkin düzenlemeler
gerçekleştirilmemiştir. Bu yönetmelik değişikliğinin birkaç yapı denetim
şirketine yarar sağlamanın dışında, ne İzmir-Bayraklı’da bataklık alana, ne
Elazığ’da dere alüvyonları üzerine inşa edilen ve yıkılan binaların zemin
etütlerinin denetimine, ne de 2020 yılı başından bu yana afetlerde 240
vatandaşımızın yaşamını yitirmesine neden olan olguların çözümüne ilişkin tek
bir madde içermediği görülmektedir.


“MÜCADELEMİZE DEVAM EDECEĞİZ”


Bilinmesini
isteriz ki; ‘Fay Yasası’ olarak adlandırılan teklif ‘yüzey faylanması tehlikesi
oluşturabilecek aktif fay zonlarının (sakınım bandı içindeki alanların),
heyelanlı alanlar, dere yatakları, taşkın alanları, çığ riski bulunan alanlar
gibi doğa kaynaklı ‘tehlike kaynakları’ olarak değerlendirilerek ulusal afet
hukukunda tanımlı hale gelmesi ve bu alanlar üzerinde bina ve bina türü
yapılaşmanın sınırlandırılması ve bu sürecin imar ve yapı denetim süreçleriyle
uyumlu bir şekilde yürütülmesini hedefler. Bu bakış açısı ülke depremselliğinin
tüm boyutlarıyla ve doğru bir şekilde kavranmasının bir sonucu olup herhangi
bir kurum veya kuruluşa deprem risk azaltma sürecindeki diğer görev ve
sorumluluklarını bir kenara bırakma/bıraktırma amacını taşımaz, rant
politikalarının bir aracı olamaz veya böylesi bir amaca hizmet etmez; zaten
etmesine de Odamız izin vermez. Dün olduğu gibi bugün ve gelecekte depremlere
karşı gerekli koruma önlemleri alınarak ülkemiz yerleşimlerinin gelecekteki
deprem risklerinden korunması ve ortaya çıkacak zararların azaltılması için
mesleki derinliğimizin, bilimin ve kamu yararının yanı sıra TMMOB’nin ilkeleri
ve dayanışma ruhu ile mücadelemize devam edeceğiz.”

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu, yaptığı basın açıklamasında ilimiz Bolu’nun fay zonları üzerinde olduğuna dikkat çekti. Jeoloji Mühendisleri Odası açıklamasında ülkemizdeki yerleşimlerin depreme karşı korunması adına mücadele edeceklerini bildirdi.

Boludabolu Avatar
BoludaBolu
14 Aralık 2020
Paylaş:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir