Acısı tazeliğini koruyan baba Ramazan Baysan, oğlunu çok
özlediğini söyledi.
Oğlunu kaybettiğini bildiği halde evin önünde ve gezdiği
her yerde gözlerinin hep onu aradığını dile getiren Baysan, “Bu olaylardan
önce bazen kahvehaneye giderdim, oradayken arardı ve ses tonumdan kahvehanede
olduğumu bilir, ‘Baba müsait değilsin sanırım, sonra ararım.’ der kapatırdı.
Şimdi ne zaman kahvehaneye gitsem oğlum aklıma geliyor. Evde yemek yerken çok
iştahlı yerdi. ‘Onun yarısını yiyebilsem.’ derdim. Şimdi her yemek yediğimizde
aklıma geliyor.” şeklinde konuştu.
Baysan, oğlunun çok saygılı olduğunu belirterek,
“Oğlum bize çok düşkündü. Annesine de düşkündü ama bana daha çok
düşkünlüğü vardı. Bir dediğimi iki ettiğini hiç hatırlamıyorum. Baba oğul
ilişkimiz çok iyiydi.” dedi.
“En büyük
ihanet bu”
Darbecilere tepki gösteren Ramazan Baysan, duygularını
şöyle dile getirdi:
“İnsanın kendi ülkesinde böyle bir şey yaşayacağı
aklına, hayaline gelir mi? Bundan büyük ihanet olur mu? Kendi vatandaşını
yukarıdan bombalamak, askerine, polisine, sivil halka ateş etmek… İşte tüm
bunları hazmedemiyorum. Yaşadığım sürece bunu hiç unutmam. En büyük ihanet
bu.”
Yargı süreçlerinin devam ettiğini ancak alınacak daha çok
yolun olduğunu düşündüğünü belirten Baysan, hukuka sonuna kadar güvendiğini
kaydetti.
Röportaj sırasında duygulanan anne Hanife Baysan da
çocuğuna doyamadığını, acısının asla dinmediğini anlatarak, “Temmuz
aylarını hiç sevmiyorum. Temmuz gelince tüylerim diken diken oluyor. Kolay mı
benim evladım gitti. Allah kimseye yaşatmasın. Evlat acısı hiçbir şeye
benzemiyor.” diye konuştu.