Bolu Haber, Gazete ve Firma Rehberi

Bolu ile ilgili internette aradığınız tüm soruların cevabını bulabileceğiniz internet sitesi.

Kerem ŞİŞMAN

22562 görüntüleme

Kerem ŞİŞMAN (Yörem Mantı İşletmecisi)

Doğum: 1985- Bolu

Okul: Gazipaşa İlköğretim Okulu, Canip Baysal Lisesi, Bursa Cem Sultan Lisesi, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Beden Eğitimi Spor Yüksekokulu, Lithuanian Academy of Physical Education…

Meslek: Yörem Mantı İşletmecisi

 

BASKETBOLU BIRAKTI TİCARETE BAŞLADI

 

Henüz ilkokul ikinci sınıftayken beden eğitimi öğretmeninin yönlendirmesiyle basketbola başladı… 

Aslında hep kaleci olmak istedi ama basketbolcu olduğu için de kendini hep çok şanslı hissetti…

Lise yıllarında basketbolda iyice ilerleyince Abant İzzet Baysal Üniversitesi Beden Eğitimi Spor Yüksekokuluna öğrenim göremeye karar verdi ve sınavları kazandı… Başarıyla geçen dört yılın ardından bölümünü birincilikle bitirdi…

Bolu’da başladığı basketbolu, Bursa Oyak Renault takımında A takımına kadar yükselerek sürdürdü…

Beş yıl sonra Bursa’dan ayrılmaya karar verdi. Sonra İzmir, Düzce derken Erasmus Programı ile gittiği Litvanya’da bile basketbol oynadı…

Basketbolu bırakınca üç sene boyunca bir gıda şirketinde Marmara Bölge Müdürlüğü yaptı. Ardından Türkiye’nin en büyük şirketlerinden olan Enerjisa’da iki sene saha satışında yönetici olarak çalıştı ve 2017 yılının sonunda Bolu’ya dönerek aile şirketi olan Yörem Mantı firmasının başına geçti…

22 yıllık bir markayı kalıcı bir hale getirmeyi amaçlayan, sanatın her dalına ilgi duyan, risk almadan başarılı olunamayacağına inanan genç bir girişimci; Kerem Şişman’ın hayat hikâyesi…

 

1985 yılında Bolu’da dünyaya gelen Kerem Şişman, Bolu’nun tanınmış ailelerinden Şişman ailesinin en küçük oğlu. Uzun yıllar basketbol oynadıktan sonra aile şirketinin başına geçen Kerem Şişman hayat hikayesini şu şekilde özetledi:   

OKUL HAYATI

İlk ve orta okulu Gazipaşa İlköğretim Okulunda okudum.  Liseye ise Canip Baysal Lisesinde başladım. Burada iki sene okuyup daha sonra basketbol oynamak için Bursa’ya gittiğimden, kalan iki yıllık lise eğitimimi Bursa’da Cem Sultan Lisesinde tamamladım.

ÇOCUKLUKTAN SPORA BAŞLADI

Çocukluk hayatım Karaçayır Mahallesinde geçti. Anneannem ve dedemin yanında, yani onların evinde ve mahallesinde büyüdüm. Çocukluğumuz bugünkü çocukların yaşayamadığı bir şekilde geçti. Top ardında koşturup saklambaç ve seksek oynayarak, bütün özgürlüklerimizi yaşayarak geçti. Mutlu çocukluk geçirdim, bundan dolayı da çok mutluyum. Şimdiki çocukların yaşayamadığı bir hayatı yaşayarak büyüdük. Basketbol hayatım küçük yaşlarda başladığı için sokaklarda oynadığım zamanlardan kalan zamanın tümünü neredeyse basketbol aldı. O yüzden küçüklüğümden beri her anımı sporla iç içe yaşadım. Bu nedenle kendimi çok şanslı hissediyorum.

SPORA YÖNELME ANISI

Ailecek sporun içinde yer alıyoruz. Annemin liselerarası müsabakalarda uzun atlama Türkiye birinciliği var ve İstanbul’da bir stadyumda madalyasını alırken bir fotoğrafı var. Bunla her zaman gurur duydum. Aynı turnuvada yine disk atma dalında yarışacak olan sporcunun o dönem rahatsızlanması sonucunda disk atmada kimsenin kalmamasından dolayı anneme geliyorlar, “sen bunu atabilirsin” diyorlar. Annem de hayatında ilk defa karşılaştığı diski o anda yarım saatlik bir çalışma ile atabileceğini söylüyor. Daha sonrasında disk atarak da Türkiye ikincisi oluyor. Bu da annemin adına güzel bir anıdır. Onun bu azmi ısrarı bizi de spora yönlendirme noktasında aslında bir nevi ilham kaynağı olmuştur.

KALECİ OLMAK İSTERKEN BASKETBOLCU OLDU

İlkokul ikinci sınıftayken beden eğitimi öğretmenim, ailemin fiziksel özelliklerini gördükten sonra benim de boyumun uzayacağını tahmin ederek beni basketbola yönlendirmek istediğini, fiziksel olarak buna uygun olduğumu ve basketbolcu olmam gerektiğini söyledi. O dönem ailemle ortak bir karar alarak ilkokul ikinci sınıfta basketbola başladım. Tamamen fiziksel özelliklerimden dolayı bu yola girdim. Aslında kaleci olmak istiyordum. Kramponlarımı ağaca saklardım, basketbol antrenmanına gidiyorum diye dışarı çıkar, ağacın oradan kramponlarımı alır, kaleci antrenmanı yapmak için futbol antrenmanına kaçardım. Hayatımın sporla buluşmasında ve bugünlere kadar gelmemdeki en büyük pay sahiplerinden biri olan, bir baba gibi gördüğüm Nazım Kesim Hocam telkinleriyle beni yine basketbola yönlendirirdi. Aslına bakarsanız sanırım basketbolda kalecilikte gelebileceğim noktalardan çok daha ileri noktalara ulaştım diyebilirim. Erasmus eğitimim için gittiğim Litvanya’da basketbol oynama fırsatı buldum. Basketbol hayatımı yurt dışında bile sürdürmeme yardımcı olan ilk okul öğretmenim Nazım Kesim’e de bu vesileyle çok teşekkür etmek isterim.

ÜNİVERSİTEYİ BİRİNCİLİKLE BİTİRDİ

Üniversite hayatım keyifli geçti. Hem eğitim anlamında hem de yaşantı anlamında. Eğitim hayatımı Bolu’da devam ettirme kararı aldım ve Abant İzzet Baysal Üniversitesi Beden Eğitimi Spor Yüksekokulunu kazandım. Yüksekokul birincisi olarak bitirdim üniversiteyi. 2007 yılında Erasmus’la Litvanya’ya gitme şansı yakaladım. Bu eğitim, hayatımın en keyifli anlarından biriydi. Litvanya’daki eğitimim boyunca basketbol oynamanın dışında başka ülkelerin kültürlerini de tanıma fırsatı yakaladım. Ayrıca biri okulumuzda, diğeri de Antalya’da yapılan Uluslararası Spor Bilimleri Kongresi’nde  görev alma fırsatım oldu. Antalya’daki kongrede okul adına sunduğum bildiri benim için en keyifli anlardan bir tanesiydi. Bununla ilgili anımı paylaşmak isterim: Sunumum, kongrenin ilk günü, ilk oturumu ve ilk sıradaydı. Bu durum daha fazla heyecanlanmama neden olmuştu. Elli kişilik salonda yaklaşık yüz elli kişi vardı. Sunumun ilk dakikalarında söylediklerimi bile duyamayacak kadar heyecanlıydım. Ama bir süre sonra bu durumu bastırarak normale dönmeyi başardım ve çok başarılı bir sunum gerçekleştirdim. Sunum sonrasında hem kendi hocalarımdan hem de farklı üniversitelerin hocalarından çok olumlu dönüşler aldım. Bu durumun bende yarattığı yüksek motivasyonu kelimelerle anlatmam imkânsız. Bu vesileyle üniversitemizin değerli hocalarına çok teşekkür ediyorum. Spor olarak basketbol ikinci ilgi alanım ama daha sonra meslek olarak seçtiğim birinci alan oldu. Benim önceliğim her zaman sporun içinde olmak ve sporu bir yaşam felsefesi hâline getirmekti. Bunu da gerçekleştirdiğimi düşünüyorum.

LİTVANYA’DA BİLE BASKETBOL OYNADI

Basketbola Bolu’da başladım. Altyapıda Bolu’da devam ederken Samsun’da gençler basketbol turnuvasında Bursa Oyak Renault takımının bir antrenörü, beni takımda görmek istediğini söyledi ve benimle ilgili bir girişimde bulunarak beni Bursa’da Oyak Renault Takımına aldı. Orada yaklaşık beş sene basketbol oynadım. Daha sonrasında ise basketbol hayatımda A takıma imza attım ve bir süre daha basketbol hayatımı devam ettirdikten sonra Bursa’dan ayrılmaya karar verdim ve Bolu’ya geldim. Daha sonra ikinci ligde basketbol oynamak için tekrar İzmir’e gittim. İzmir’de Tire Gücünde ikinci lig takımında oynadım. Bir sezon oynadıktan sonra üniversiteyi kazandım. Üniversiteye başladıktan sonra da Düzce’deki ikinci lig takımı ile anlaştım ve bir seneden fazla Düzce’deki ikinci lig takımında basketbol oynadım. Sonra Erasmus Programı sayesinde Litvanya’ya gittim. Litvanya’da bir takımla anlaşarak basketbol oynama fırsatı yakaladım. Basketbol hayatımda en büyük özlemlerimden bir tanesi millî olabilmekti. Tek üzüntüm millî formayı taşıma fırsatı yakalayamamış olmamdır. Bunun dışında kendi adıma başarılı olduğum ve bana değer katan farklı tecrübeler yaşadığım bir spor hayatım oldu. Diğer yandan benim için unutulmaz bir hikâye olan Erpiliç firmasıyla kurumlar arası basketbol turnuvasında elde ettiğimiz şampiyonluğa da değinmeden geçmek istemiyorum. Bilindiği gibi bu turnuvada takımlara dışardan bir oyuncu oynatma imkânı sağlanıyor. Erpiliç de bu vesileyle benim onlarla basketbol oynamamı teklif etti. Ben de seve seve kabul ettim. Müthiş bir geri dönüşle, kıran kırana geçen maçların ardından final müsabakasını da kazanarak şampiyonluğa ulaştık. Uzun yıllar profesyonel spor yapmıs ve şampiyonluklar yaşamış bir sporcu olarak beni en derinden etkileyen kupa budur. Bu vesileyle kurulan dostluklarımız da en büyük değerdir benim için.

AİLE HAYATI

Biz üç kardeşiz. Sevgi ve anlayış dolu bir ailemiz vardı. Her zaman sorunlarımızın dinlendiği, çocukluğumuzun ön plana alındığı bir ailede büyüdük. Babamdan disiplinli olmayı, ticaret hayatında da müşteriye karşı sürekli müşteri ve çözüm odaklı olmayı öğrendim. Annemden de kaliteli hizmet vermeyi, kaliteli ürün üretmeyi ve kaliteli ürünün aslında marka değerinin en önemli faktörlerinden biri olduğunu öğrendim. Bu şekilde ticaret hayatında büyüdük. Anne ve babam hep ticaretle uğraşıyorlardı. Biz de o yüzden ticaretin içinde büyüyerek bugünlere geldik. Şimdilerde ise annemin kurduğu, ailecek büyüttüğümüz ve başına geçerek devraldığım, Bolu adına kültürel bir miras değeri taşıyan Yörem Mantı’yı bir sonraki 25 yıla taşımak ve 50, 75 ve 100. yılına ulaştırmak adına Şişman ailesi olarak tek yumruk hâlinde çalışmaya devam ediyoruz.

2017 SONUNDA BOLU’YA GELDİ

Anne ve babamızın yaptığı iş dışında İstanbul’da üç sene boyunca bir firmanın Marmara Bölge Müdürlüğünü yaptım. Daha sonrasında farklı bir iş imkânı çıktı. Enerjisa’da saha satışında yönetici olarak kabul edilerek 2016 Ocak ayında işe başladım. Enerjisa’ya girişimde yaşadığım çok ilginç bir deneyimim oldu. Bunu da paylaşmaya değer görüyorum. Bir önceki işimden ayrılma kararı aldıktan sonra internet ortamının en büyük iş arama sitelerinden birinde iş bakmaya başladım. Sonrasında gördüğüm bir iş ilanına başvurdum. Bu ilanda kesinlikle Enerjisa yazmıyordu. Bir danışmanlık şirketinin ilanıydı. Bir gün sonra beni arayarak görüşmeye çağırdılar. İlk görüşmemin sonunda başvurduğum ilanın aslında Enerjisa’ya ait olduğunu öğrendim. Bu bende şaşkınlıkla karışık büyük bir sevinç yarattı. Daha sonrasında direkt olarak Enerjisa’nın yetkilileriyle görüşmelere katılarak şirketteki çalışma hayatıma başladım. Bence bir şeyi çok istiyorsanız şansınız da hep yanı başınızda oluyor. İki sene Enerjisa’da saha satışında yöneticilik yaptım. Hatta Enerjisa basketbol takımı olarak Türkiye’nin en büyük basketbol organizasyonlarından birinde play-off’lara kadar yükselme başarısı gösterdik. Arkadaşlık, dostluk gibi her türlü güzel ortamı sağlayan Enerjisa ailesinden istemeyerek de olsa kendi işimizin başına geçmek için ayrılmak durumunda kaldım. Ayrılırken bana yöneticilerim tarafından söylenen “Enerjisa’nın kapısı sana her zaman açık.” cümlesi benim için en büyük miras oldu. Aile işimizin dışında toplamda beş senelik bir iş tecrübem var. Onun dışında kalan süreçte de basketbol oynayarak hayatımı kazandım. Sonrasında da kendi işimin başına geçmek için 2017’nin sonunda Bolu’ya yerleştim. Bolu’ya gelip Yörem Mantının başına geçtim. Türkiye’nin en büyük üç şehrinde toplamda 10 sene yaşadım. Şimdi ise büyük şehirlerde edindiğim bu tecrübeleri kendi işimize aktarmak için gece gündüz çalışıyorum.

YÖREM MANTI

1996 yılından beri mantı yapıyoruz. Ulusal market zincirlerine ilk üçgen Bolu mantısını veren firma biziz. Ulusal marketlerde bunu satan ilk firma da biziz. Daha sonrasında bir değişiklik yaparak ağırlığımızı hizmet sektörüne vermeye başladık. Şu an daha ağırlıklı olarak restoran kısmıyla ilgileniyoruz. Yine toptan olarak baktığınızda Bolu’da birçok farklı noktaya toptan mantı veriyoruz. Erpiliç, Narven , Beypiliç, Ereğli Metalkooperatifi ve bazı hastaneler gibi birçok farklı noktaya dağıtım ağımız var. Yine şehir dışında İstanbul’da birçok farklı noktaya ürünlerimizi ulaştırıyoruz. Hedeflerimiz doğrultusunda yurt dışına belli noktalara da ürün gönderimi yapıyoruz. Onun dışında restoran kısmında da yine misafirlerimize hizmet vermekten mutluluk duyuyoruz. Mantı işine böyle girdik, 20 yıldan beri çalışıyoruz. İlk işyerimiz Börekçiler Sokak’ta kafeler sokağının olduğu yerdeki bir binadaydı. 1999 depremi esnasında ağır hasar gören iş yerimizin olduğu binaya yıkım kararı verildi. Biz, uzun süre farklı noktalarda iş yapmak zorunda kaldık. Daha sonrasında yine Börekçiler Sokak’ta bizim yıkılan iş yerimizin karşısındaki bir binanın altında yeni yerimizi açtık. O esnada bir fırsat geldi. 2000 yılının başıydı. Becikoğlu AVM olarak bilinen şimdiki Cadde AVM’nin en üst katında bir restoran işi çıktı karşımıza ve orayı değerlendirdik. 2000 – 2008 yılları arasında orada hizmet verdik. Bizim için oldukça keyifli oldukça verimli bir dönemdi. 2008 yılında da Albay Sokak’a taşındık. 22 yıllık bir marka değeri olan Yörem Mantı’mızın öncelikli sahipleri Bolu halkıdır. Bu mirası Bolu halkı adına emanet olarak devralıp yüz yıllık bir firma hâline getirmek tek ve en büyük hedefimizdir.

22 YILLIK BİR MARKA

Yörem Mantı bir Bolu markası. 22 yıllık bir marka ve biz bu markayı yaşatmak zorundayız. Bolu adına kültürel bir değer. Şu anda Türkiye koşullarında 22 yıl gibi bir süre ayakta durabilen firma sayısı oldukça az. Ben de düşünüp taşınıp kendi işimle ilgili böyle bir karar aldım. Bu mirası yaşatıp gelecek nesillere aktarmak ve Bolu adına kültürel bir miras bırakmak için Yörem Mantı’nın başına geçtim. Hedefimiz Yörem Mantı’yı büyütüp, kalıcı bir hâle getirmek ve nasipse 50 yıllık daha sonra da 75 ve 100 yıllık bir firma hâline getirmek. Markamızın yaratıcısı annemiz Nebile Hanım’a ve babam Cemal Bey’e bu mirası en büyük zorluklarda bile ayakta tutup bugünlere taşıdıkları için çok teşekkür ederim. 22 yıl aynı bayrağı taşımak çok zordur. Umarım aynı bayrağı çok uzun süreler taşıma şerefine ulaşırım.

 

KORKULARI                    

Hayatımda beni endişeye sevk eden tek ve en büyük korkum yaşamımın sonunda almadığım riskler için pişman olmaktır. Bu sebepten hayatımın her anında en büyük riskleri en kolay şekilde almayı başarabiliyorum.

HOBİLERİ

Sanata merakım var ama uğraştığım herhangi bir sanat dalı yok. Güzel bir konser olduğunda, iyi bir film geldiğinde ya da bir sergi düzenlendiğinde fırsatları değerlendirmek için elimden geleni yapıyorum. Boş zamanlarımda bilardo oynamayı çok seviyorum. Özellikle deprem döneminde Bolu’da çok bilardo salonu vardı. Bu sayede kendimi bilardoda oldukça geliştirdiğimi söyleyebilirim. Bir fırsat olması durumunda iyi bir bilardo oyuncusu olma şansını da değerlendirmek isterdim.

SPOR

Yaşam felsefesi olarak baktığımda da yaşantımın yüzde ellilik bir kısmı hatta daha fazlasını oluşturan sporun hayatımda yeri büyük. Haftanın dört günü sabahları 04.30’da kalkarak, spora gidiyorum. Yaklaşık üç saat spor yaptıktan sonra işimin başına geçiyorum. Benim için bu hayattaki en büyük uğraş spor yapmak. Sporun her türlüsüyle uğraştığımı rahatlıkla söyleyebilirim. Sporun hayatıma kazandırdığı disiplin ve azim, elde ettiğim başarı ve başarısızlıklarımın hep temelini oluşturmuştur. Sporu küçük yaşlarda hayatıma sokmuş ve içselleştirmiş olmamın benim için en büyük şans olduğunu düşünüyorum. Hayatımın odak noktasında yer alan sporun yanında yoğun bir kitap okuma alışkanlığı da edinmeyi çok isterdim. Ama küçük yaşlarda bu alışkanlığı kazanamamış olmanın üzüntüsünü yaşıyorum. Ancak her gün bir şeyler okumak için de fırsat yaratıyorum.

RİSK ALMAYI SEVİYOR

Risk almadan başarı gelmez, hayatımda hep büyük riskler almışımdır. Yörem Mantının başına gelerek önceki hayatımı geride bırakma kararı benim için çok büyük bir riskti. Bu riski almayı göze aldım. Hayata bakışım bu. Risk almadan başarılı olamayacağınızı düşünüyorum. Şu iki cümle benim için değerlidir: “Aldığınız risk kadar, varsınız” ve “Hiç risk almamak hayattaki en büyük risktir”. Bu iki cümle etrafında iş hayatımı şekillendirdim ve şekillendirmeye de devam edeceğim.

İYİ BİR GİRİŞİMCİ

İş hayatında gözü karayım ve aldığım net kararlarla bilinirim. Aldığım kararı uygulamak için sonuna kadar arkasında dururum. Başarının kesinlikle başarısızlıktan geçtiğine inanırım ve denemeyi severim. Hayatımda denemeyi severim, iş hayatımda denemeyi severim. Onun dışında analitik düşünerek birçok farklı sorunu aynı anda çözmek üzerine uzun yıllardır çalışıyorum. Bunu geliştirmek için uğraşıyorum iş hayatımda. İnatçıyım ama hatada ya da yanlışta inatçılık değil, doğru bildiğim ve inandığım şeyleri gerçekleştirme konusunda inatçılık anlamında söyleyebilirim. Liderlik özelliklerimi geliştirmek için her zaman çalışmışımdır. Kişisel gelişime önem veririm.  Bununla ilgili son dönemde farklı kitapları okumayı deniyorum. Birçok kitap işyerimde bulunmakta ve bunları dönem dönem okuyorum, kişisel gelişim kurslarına katılıyorum. İleriki dönemlerde çıkabilecek fırsatlarla ilgili kendimi geliştirme adına KOSGEB’in verdiği kurslar gibi kurslara katılarak girişimcilik belgesi alıyorum. Şu aralar vücut dili, beden diline yoğunlaşıyorum. Yaptığımız iş gereği beden dilimizi düzgün ve etkin kullanmamız gerekiyor. Diksiyonla ilgili araştırmalar yapıyorum. İletişimle ciddi anlamda ilgileniyorum, fırsat oldukça kitap okumaya çalışıyorum ve videolar izliyorum. Kendimi kişisel anlamda bu şekilde geliştirerek insanlara daha iyi hizmet verebilme adına neler yapabileceğimizi değerlendiriyorum. En belirgin özelliğim olarak şunu söyleyebilirim: Girdiğim ortamda hem arkadaşlık olsun hem yeni bulunduğum bir ortam olsun hem de iş ortamı olsun tanıştığım insanlarla rahat bir şekilde iletişim kurabiliyorum. İş yaşantısında bunu yakayabilmek içinde bulunduğumuz iletişim ve teknoloji çağının en büyük gerekliliklerinden birisi. Güven duygusu önemlidir. Bu duyguyu insanlara aşılayabildiğimi ve aynı güven duygusunu da insanlardan aldığımı düşünüyorum. Aynı zamanda ikna özelliğimin de olduğunu düşünüyorum. İkna anlamında kendimi en çok geliştirdiğim iş ortamımın Enerjisa olduğunu da söyleyebilirim.

HEDEFLERİ

Spor hayatımla ilgili her zaman kendim için koymuş olduğum bir hedef vardı. Ölene kadar aktif bir yaşamımın, yani sporla iç içe olan bir yaşamımın olmasını istiyorum ve bu konuda birçok insana öncülük etmek ve o insanlara bunun bir hayat felsefesi olduğunu aktararak hayatımı sürdürmek istiyorum. Bireysel anlamda en büyük hedefim bir sporun hep yaşamımda olması. Beni hem yakından hem de sosyal medyadan tanıyan insanlar bu konuda ne kadar aktif bir hayat sürdüğümü, ne kadar profesyonelce bu işe yaklaştığımı, spor için ciddi zaman harcadığımı görüyorlar. Benim bu tarz paylaşımlarımı gören çok arkadaşım spora başladı. Benim için en büyük hedeflerden bir tanesi çevremde dokunduğum, ailem olsun, arkadaşlarım olsun, işyerime gelen herhangi bir insan olsun; onların da hayatına dokunup onları spora yönlendirebilmek. Ama bunu yaparken de konuşmalarımla onları ikna etmek istemiyorum. Bende gördükleri ile kendilerinin ikna olmalarını ve spora başlamalarını istiyorum. Bunu da başarıyorum. Onun dışında iş anlamında da şu anda mevcut düzenimi kurumsallaştırmak, üretim anlamında büyümek ve bundan 10 yıl sonra, her zaman söylediğim gibi maddi kazanç gözetmeksizin bir değer yaratmak temel hedefim. 10 yıl sonra Bolu’ya değer katan Bolu markası ile özdeşleşmiş bir yapı kurup bu sistemin devamını sağlamak istiyorum.