Bolu Haber, Gazete ve Firma Rehberi

Bolu ile ilgili internette aradığınız tüm soruların cevabını bulabileceğiniz internet sitesi.

Sefa MERAL

23680 görüntüleme

Sefa Meral (İşadamı ve Mali Müşavir)

 

Doğum: 16 Mayıs 1961 Bolu/Aydıncık Köyü

Okul: Bolu Aydıncık Köyü İlkokulu, İstanbul Kadıköy Kemal Atatürk Ortaokulu, İstanbul Maltepe Lisesi, Gazi Üniversitesi Bolu İİBF mezunu

Meslek: İşadamı ve Mali Müşavir

                                     

 

O HEM BOLU HEM BOLUSPOR AŞIĞI

 

Bolu’da yaşayan herkes Bolu’yu ve Boluspor’u sever ama O’nunki çok farklı. Tam bir Bolu ve Boluspor aşığı. Önüne çıkan birçok fırsatı eliyle geri çevirmiş yıllar önce; Sırf Bolu’da, memleketinde yaşamak için. Çok sıkıntılar çekmiş, işlerini yoluna koymuş, yıllardır ticaretle uğraşıyor Sefa Meral. Boluspor denildiğinde akla ilk gelen isimlerden. Öyle ki tam 6 dönemdir Boluspor yönetiminde yer alarak elini taşın altına koyanlardan. Doğayı, köy yaşantısını, bazen avlanmayı seven, başarılı iş adamlarından Sefa Meral’in hikayesi… 

 

16 Mayıs 1961 yılında Bolu’nun Aydıncık Köyü’nde Zeliha ve Durmuş Meral çiftinin çocukları olarak Dünyaya gelen Sefa Meral, üniversite hayatının ardından muhasebeci olarak İstanbul’da bir firmada işe başlıyor. Bolulu bir firmada çalışmaya başlayan Meral şöyle anlatıyor o yılları;  


İLK İŞ HAYATI İSTANBUL’DA BAŞLIYOR

“Üniversiteden sonra İstanbul’da muhasebe işine başladım. Çelikay Nakliyat adında Bolulu bir firma vardı. Orada işe başladım. Firmanın Genel Müdürü de Ömer Sayın’dı. Ben Bolu’ya gideceğim dedim. Hatta babam, ‘Biz sizi okutmak için İstanbul’a geldik’ falan dedi. Tamam okudum ama ben memleketimi seviyorum, gitmek istiyorum dedim. İşsiz, güçsüzken Bolu’ya geldim. İstanbul’da çalışmak istemiyordum çünkü bir başlarsam kalacaktım orada.

 

“GİDERSEM İŞİ BIRAKIRIM” 

Bolu’ya geldim. Köytür Bolu Tavukçuluk firması vardı. Oraya muhasebeci olarak girdim. Benden önce çalışanlar çok durmamış orada. Biraz sıkıntılı bir dönemdi. Memur olarak girdim, 1 ay sonra kısım şefisin dediler. Daha sonra muhasebe müdürlüğü yaptım. Bolu’dan başka yerlere tayinimin çıkma durumu oldu. ‘Ben gitmem, gidersem işi bırakırım’ dedim. Böyle bir Boluluyuz işte. Sonra Adapazarı’nda Lades Tavukçuluğu Köytür aldı. Orası yakın nasıl olsa hafta sonları gelirim diye çoluğu çocuğu götürmeden bir sene orada kendim kaldım. Sonra Bolu’ya döneceğim kasabada çocuklarımı yetiştirmek istemiyorum dedim. İstanbul’a tayinim çıktı. Oraya da götürmedim çoluğumu çocuğumu. Orada genel müdür yardımcısıydım, istifa edip geldim. Meşhur bir söz vardır; ‘Bir bardak süt için evde inek beslemeye gerek yok’, İstanbul’da yaşamak istiyorsan gidersin ama ben istemedim. Bolu’da yaşamak istiyordum.

 

ÖNCE SUCUK FABRİKASI, SONRA ET İTHALATI

Bolu’ya gelerek bir sucuk fabrikası kurdum. Alman ortaklarımız vardı. 3-4 sene sonra fabrikada patron çoğalmaya başladı. Ben ayrıldım ve kendi işimi kurdum. 1997 yılında İthalat ve toptan şarküteri malzemeleri üzerine. Et ve et yağı ithalatı, zaman zaman baharat gibi, daha sonra o sucuk fabrikası 2002 yılında kriz döneminde battı. Bu arada 1995 yılında mali müşavir oldum ben. Bolu’da birçok firmanın mali sistemini kurdum. Birçok firmanın mali sistemi oluşumunda katkım vardır. Şirketim faaliyete devam ediyor. Türkiye’nin her yerine toptan ticaret yapıyorduk. Fakat 2013 yılında ticaret kanununda özellikle çekteki müeyyideler kalkmaya başlayınca ben frene bastım. Çek mağdurları diye bazı esnafın kurtarılması için yapıldı fakat çekle milleti dolandırabilecek kişilerin önü açıldı. O Kanundan sonra icra yaptırımının bir manası kalmadı. Ben ticaretten çekildim öyle olunca. Bir taraftan da yaş ilerledi.” 

İLK GÖRÜŞTE AŞK…

Üniversite mezunu iki oğlu var Sefa Meral’in. Onlarda kendi hayatlarını kurunca, artık hayatın tadını çıkarmak isteyip işlerden uzak kalmaya başlamış. Mutlu bir evliliği olan ve aşkla evlenen Sefa Meral büyük oğlunun ilginç isim koyma hikayesini de şöyle anlatıyor; “1982 yılında eşimle tanıştım. İlk görüşte aşık oldum. 1983 yılında evlendim. 1984’de ilk çocuğum Yılmaz oldu. 1986 yılında ben askerdeyken ikinci oğlum Yavuz Dünyaya geldi. Çok can ciğer bir arkadaşım vardı. Üniversitede aynı evde kaldığım, kader birliği ettiğim bir arkadaşım (Hakkı Altıntaş) vardı. Evlenince çocuklarımız olunca, eğer erkek olursa Yılmaz kız olursa Sedef ismini koyacaktık. Onun da iki oğlu var ve ilk oğluna Yılmaz adını koydu. Çocuklarımın ikisi de evlendi İstanbul’da yaşıyor.”

 

LAKABI ‘BOLU’ İDİ

Boluspor sevgisiyle yaşayan Sefa Meral’in ortaokul döneminde lakabı bile ‘Bolu’ imiş.

kendisindeki Boluspor sevgisini anlatırken ilk günkü gibi heyecanlanıyor: Ortaokuldayken benim lakabım ‘Bolu’ idi. Herkes Bolu derdi bana. O zaman Boluspor Fenerbahçe’yi Galatasaray’ı dize getiren bir takım. Bizim beden hocamız üç takım yapacak futbol oynatacak. Fenerliler ayrılsın, Beşiktaşlılar ayrılsın, Galatasaraylılar ayrılsın dedi ben kaldım ortada. Hocam ‘hayırdır sen Trabzonlu musun’ dedi. ‘Hayır ben Bolusporluyum’ dedim. İstanbul’da Boluspor’u tutan bir adam. Beni bir takıma kattı ve herkes bana ‘Bolu’ demeye başladı. Bende Boluspor sevgisi bir başkaydı. 

BOLUSPOR’DA YÖNETİCİLİK SERÜVENİ…

Yılını hatırlamıyorum ama yaklaşık 15 yıl önce kim başkan, kim yönetici bilmeden Kulübe geldim. Boluspor kongre üyeliği için ne yapmamız lazım dedim. Savcılıktan iyi hal kağıdı, nüfus cüzdan fotokopisi vereceksin, cüzi de bir parası var dediler. Hemen evrakları hallettim, üye oldum. Bir tavukçu arkadaşım (Nazım) dedi ki ‘gel seni Boluspor’a yönetici yapalım’. ‘Benim etim ne, budum ne ben yapamam’ dedim. O kongrede Bolu’da seçim yapılırken ben İstanbul’a iş için gitmiştim. Hayırlı olsun diye aradılar. Yönetime girmişim. Geldim hakikaten Boluspor yöneticisi olmuşum. Necip Çarıkçı’nın ilk döneminde. Alt yapılarda çalıştık, -ki ben alt yapıyı profesyonelden daha çok seven bir adamım. Sonra Abdullah Abat döneminde, Emin Semercioğlu döneminde de görev aldım. Yani altı dönem yöneticilik yaptım. Her dönemde mutlaka bir görevim oldu. Çünkü yöneticilik benim anlayışımda -ben Boluspor yöneticisiyim- deyip kendi haline bırakmak değil. Ben mutlaka görev alıp elimden geleni yapmaya çalışıyordum. İşi gücü bırakıyorduk biz Boluspor için. Hatta ailem ‘Senin işin mi daha önemli, Boluspor mu’ diye çok söylendi bana. 

 

BOLUSPOR TUTKUSU…

Boluspor bende büyük bir tutku. Mesela ben hayatımda başka hiçbir takım tutmam. Beni ağlatan üç-dört maç vardır. Bir tanesi üçüncü ligden üst lige çıktığımız Denizli’deki Egospor maçı. Orada bütün tribün ağlamıştı. Bir tanesi çok önemli bir dönüm noktası olan Denizlispor’u 1-0 yendiğimiz maç. Hiç unutamadığım, burada Serhat Hocayı (Serhat Gürler) göndermek zorunda kaldığımız bir Manisa maçı var. O kırılma maçımız olmuştu. Adana’da Adana Demirspor’la bir maçımız beni çok duygulandırdı. Bir de play offta geçen sezon Göztepe’ye elendiğimiz maç var ki; çok duygulandım, saklamaya çalıştım fakat saklayamayıp soyunma odasında ağladım. Futbol Şube Sorumlusu olarak burada veda ettiğim Adana Demirspor maçı da beni çok duygulandırmıştı. Bir iki oyuncumuz bu maçı senin için oynadık dedi ve kendimi tutamamıştım.