Ses Bolu Şube Mali Sekreteri Oğuzhan
Erdemoğlu, Pandemi sürecinde rejimin toplum sağlığını koruma yönünde niyeti ve
çabasının olmadığına dikkat çekerek; “Bütçe; siyasal iktidarlara, devletin
kurumlarına harcamaları ve gelirleri açısından meşruiyet kazandıran, egemen -
yöneten sınıfların en önemli ekonomi ve maliye politikası aracıdır. Bütçe
sermaye ve servetin yeniden üretimi ve gelirin yeniden bölüşümünün aracıdır. Bu
nedenledir ki sosyal sınıflar arasındaki mücadelenin en önemli alanları
arasında yer almaktadır. Aynı zamanda bütçe siyasal iktidarların, rejimin
demokratik, sosyal hak ve özgürlükler konusundaki duruşunun en önemli
göstergesidir. 2021 Merkezi Yönetim Bütçesi de; 1,4 trilyon liralık bir harcama
ve 1,1 trilyon liralık bir gelirin, (-)
245 milyar liralık bütçe açığının hedeflendiği bir iktisadi ve siyasi belgedir. Bu belge, ekonomi ve toplumsal sınıflar
üzerinde önemli etkilere neden olacak bir politika aracı niteliğindedir.
Üretenlerin, değeri yaratanların, yani
işçilerin, emekçilerin, halkın, vergi mükelleflerinin, özcesi bu ülkede yaşayan
herkesin, doğrudan ya da dolaylı mekanizmalar aracılığıyla ödedikleri
vergilerin nerelere harcandığını ya da harcanmadığını bilmeleri ve bunu
denetleyebilmeleri gerekir. Bu denetim bütçenin hazırlanması, uygulanması ve
sonuçlandırılması sırasında yani bütün bir bütçe sürecinde yapılabilmelidir.
Covid-19 pandemisinin tüm toplumu
olumsuz etkileyen aşamaya gelmiş olması mevcut ekonomik krizi derinleştirmekte,
çalışmaya uygun nüfusun üçte birinden fazlası işsizken ve yakın gelecekte iş
bulma umudunu kaybetmiş durumda iken milyonlarca emekçi ailesi kışa hiçbir
gelire sahip olmadığı şartlarda girmektedir. Asgari ücret ya da düşük
ücretlerle çalışanların eline geçen para temel ihtiyaç maddelerine bile
yetmemektedir çünkü temel ihtiyaç maddelerindeki enflasyon oranı TÜİK
verilerinin çok çok üzerindedir.
“TOPLUMSAL ÖNLEMLER HAYATA GEÇİRİLMEMİŞ”
Pandeminin ilk gününden beri alınması gereken
toplumsal önlemler hayata geçirilmemiş, zorunlu olmayan iş kollarında çalışmaya
ara verilmemiş, yurttaşlar ya hastalanma ya da açlık ikileminde bırakılmıştır. Bir kısım ülkede uygulanan sürü
bağışıklığı yöntemi Türkiye’de adı konulmadan sürdürülmüş, bu durumdan en çok
yoksullar, ezilenler, göçmenler zarar görmüştür. Bu durum pandemide bile
sınıfsallığı gözler önüne sermektedir” şeklinde konuştu.
“YENİ
PANDEMİLERLE KARŞILAŞACAĞIMIZA ŞÜPHE YOKTUR”
Erdemoğlu, COVID-19 aşısı bulunsa dahi pandemiyi ortaya çıkarılan
koşullar devam ettiği sürece yeni pandemilerle karşılaşılacağını belirterek; “Covid-19
geliştirilmesi muhtemel bir aşıyla kontrol altına alınsa bile pandemiyi ortaya
çıkartan koşullarda hiç bir iyileştirme yapılmaması nedeniyle yeni pandemilerle
karşılaşacağımıza şüphe yoktur. Dahası pandemiyi ortaya çıkartan nedenler
arasında sıralanan ekolojik tahribat, yaban hayatına müdahale, kontrolsüz
kentleşme gibi nedenler kapitalizmin kar hırsının dizginsizliği ve çalışma
rejimindeki derinleşen sömürü ilişkileri nedeniyle büyük bir hızla artarak
devam etmektedir. Sağlıksızlığı yaratan bu koşullar yeni salgınlara kapı
aralamaktadır” dedi.
ERDEMOĞLU
GENEL BÜTÇEYİ DEĞERLENDİRDİ
Genel bütçeyi temel başlıklar altında
değerlendiren Oğuzhan Erdemoğlu; “2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi’nin
mecliste görüşülmeye başlanacağı ve bu yılın sonuna kadar da devam edecek olan
süreç işte böyle bir anda başlamıştır.
Bu nedenle de bütçe değerlendirmeleri, bu dönemin belirleyici
özellikleri göz önüne alınarak yapılmalı, bütçenin sadece teknik açıdan
değerlendirmesiyle ya da siyasal iktidardan istenecek ekonomik taleplerle
sınırlandırılmamalıdır. Bütçeye dair
hazırladığımız kapsamlı rapor ektedir. Bu açıklamada ifade edeceğimiz her bir
başlık değerlendirme raporumuzda ayrıntılı olarak ifade edilmiştir.
Başlıklar halinde genel bütçeye şöyle bir
bakarsak; Sermayeye kaynak aktarılmaya devam edilmektedir. Hazırlanış
biçiminden meclise getiriliş biçimine kadar parlamentoyu ve toplumun tüm
kesimleri yok sayılmıştır. Vergi yükü, her zamanki gibi ücretli çalışmak
zorunda kalanlarda, emekçilerde, işçilerdedir. Bütçede salgınla mücadele için ek
kaynak bulunmamaktadır” ifadelerini kullandı.
“METALAŞMIŞ,
TİCARİLEŞMİŞ TEDAVİ EDİCİ HİZMETLER EN BÜYÜK PAYA SAHİPTİR”
Ödeneklerin önleyici hizmetlerden çok tedavi
edici hizmetlere ayrıldığını kaydeden Oğuzhan Erdemoğlu; “Ödeneklerin ne
kadarının “tedavi edici hizmetlere”, ne kadarınınsa “koruyucu hizmetlere” ayrıldığı
önemlidir. Bu rakamın 54,6 milyar liralık kısmı (yüzde 69) tedavi edici hizmetlere, buna karşılık 19
milyar lirası (yüzde 25) koruyucu hizmetlere ayrılmıştır. Yani sağlıkta
ticarileşme ve metalaşmayı savunan anlayış yeni bütçede kaynakların aktarımı
kısmında kendini yeniden sınıfsallığı göstermektedir.Koruyucu hizmetlere
ayrılan pay sırasıyla: 2020 yılında
yüzde 26 iken, 2021’de yüzde 25, 2022’de yüzde 24 ve 2023 yılında yüzde 23’e
gerilemektedir. Buna karşılık tedavi edici hizmetlerin payı 2020 yılında yüzde
69 olurken, 2021 yılında yüzde 69 ve 2022’de yüzde 71 ve 2022’de yüzde 72
olması öngörülmektedir. Pandemi sürecinde koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan
payın büyümesi beklenirken gittikçe küçülmektedir.
SAĞLIK
BAKANLIĞI BÜTÇESİNİN SGK VE DÖNER SERMAYE İLE İLİŞKİSİ
Genel devlet tarafından
yapılan 1000 TL’lik sağlık harcamasının 2002 yılında 534 TL’si, 2013 yılında
739 TL’si, 2018 yılında da 705 TL’si SGK tarafından gerçekleştirilmiştir. 2002
ile 2018 yılları arasındaki artış, %32’nin üzerindedir (TÜİK, 2010-2019). Bu
nedenle, SGK sağlık harcamalarının kaynağının ortaya konması, toplumun sağlık
hakkı tartışmalarında önem taşımaktadır. Sağlık Bakanlığı’nın 2019 yılı için
48.232 milyon TL bütçesi bulunurken 57.424 milyon TL döner sermaye bütçesi ayrıldığına
dikkat çeken Erdemoğlu; “Sağlık Bakanlığı’nın 2019 yılı için 48.232 milyon TL
bütçesi bulunmakta iken 57.424 milyon TL döner sermaye bütçesi ayrılmıştır.
Sağlık Bakanlığı kurumları özel bütçeli işletmelere dönüştürülmüştür. Döner
sermaye gelirlerini bütçeye sağlayan emekçilere, döner sermayeden sadaka
verircesine 14 TL gibi komik ödemeler yapılmıştır” diye konuştu.
“KAYNAKLARIN
AĞIRLIKLI OLARAK ÖZEL SEKTÖRE AKTARILDIĞI GÖRÜLMEKTEDİR”
Sağlık Bakanlığı’nın
yoğunluklu gelirlerinin SGK üzerinden oluştuğunun da altını çizen Erdemoğlu; “Özel
bütçeli hale gelen Sağlık Bakanlığı’nın yoğunluklu gelirleri SGK üzerinden
oluşmakta olup, SGK’na fatura edilen işlem sayısı ve fatura tutarları
incelendiğinde kaynakların ağırlıklı olarak özel sektöre aktarıldığı
görülmektedir. Sağlık Bakanlığı hastaneleri SGK’na bildirilen başvuruların
%77’sini karşılarken fatura ödemelerinin %58’inden yararlanmıştır. Özel
sektörün ise toplam başvurularda payı %14 iken ödemelerin %19’nu almıştır.
ŞEHİR
HASTANELERİNİN DURUMU VE BÜTÇE İÇİNDEKİ YERİ
2018 yılından bu yana şehir hastanelerinin
müteahhitlerine Sermaye Giderleri kaleminden sırasıyla 2018’de: 1,3 milyar
lira; 2019’de: 3,7 milyar lira; 2020’de: 4,8 milyar lira ödenmiş ve 2021
yılında 6,4 milyar lira ödenecektir. Şehir hastanelerine yapılan ikinci tür
ödeme kira bedelleridir. Bu 2018 ve 2019 yıllarında Cari Transferler kaleminden
yapılırken; 2020 ve 2021 yıllarında Mal ve Hizmetler kaleminden yapılmaktadır.
Bu çerçevede 2018 yılından bu yana şehir hastanelerine ödenen kira bedelleri
sırasıyla: 2018 yılında: 1,3 milyar lira; 2019’da: 3,7 milyar lira; 2020’de:
5,6 milyar lira olurken, 2021 yılında 9,98 milyar lira olarak gerçekleşecektir.
Cumhurbaşkanlığı verilerine göre
2020 Ocak ayı itibariyle sağlık alanında KÖO modeli ile yapılan 18 projenin
değeri 10.465 milyon dolar öngörülmüştür.
“ÜNİVERSİTE
HASTANELERİNE KAYNAK YOK”
2021 bütçesinde sağlık sektörü yatırımlarına
sadece 20.1 milyar ayrılmış olup bu rakamın 18,5 milyarı Sağlık Bakanlığı, 1,6
milyarı ise üniversiteler için ayrılmıştır” dedi.
“PERSONELE
DE BÜTÇEDEN KAYNAK YOK”
2021 yılında personel giderlerinin Sağlık Bakanlığı
bütçesindeki payı yüzde 40’a düştüğünü aktaran
Erdemoğlu; “2021 yılında
personel giderlerinin sağlık bakanlığı bütçesindeki payı %40’a düşmüştür. Sağlıkta
Dönüşüm Programı öncesi 2003 yılında bu oran %70’dir.
2020-2023
bütçe öngörülerine göre memurlara ayrılan bütçede %36 artış görülmekteyken,
sözleşmeli personelde %60 düzeyinde artış görülmektedir. Bu durum istihdam
rejimi olarak sözleşmeli statünün tercih edileceğini göstermektedir. 2002
yılında hizmet alımlarının bütçe içerisindeki oranı %0,7 iken 2021’de %23’e
çıkmıştır. Yine salgında en ön safta yer alan sağlık
emekçilerine yönelik bütçeden ayrılan pay oranında değişikliğe gidilmemiş,
“hakkınız ödenmez” denilen emekçiler canları pahasına hizmet üretirken yeni
personel alımına pay aktarılmadığı gibi ücretlerinde de artış yaşanmamıştır.
2021 sağlık bütçesi bu haliyle bir utanç belgesidir” şeklinde konuştu.
GÖRÜŞ
VE ÖNERİLERİNİ SIRALADI
Erdemoğlu son olarak 2021 yılı Sağlık
Bakanlığı Bütçesi için de şu görüş ve önerilerini sundu:
“Genel olarak 2021 bütçesini ve Sağlık Bakanlığı
bütçesini incelediğimizde ana gelir kaynağı, yine yaşamak için çalışmak zorunda
olanlardan alınması hedeflenen, doğrudan ve dolaylı vergiler olarak öne
çıkmaktadır. Bununla birlikte, yaşamak için çalışmak zorunda olanların bu
durumu değiştirebilmeleri için geliştirme çabası içinde oldukları eylem
birlikteliklerinin, emekçilerin ve ezilenlerin örgütsel ve stratejik
ortaklıklarını sağlayan iktidar mücadelesini de hedefleyebilmesi gerektiği
bütün açıklığıyla önümüzde durmaktadır. Gelecek yıllarda hazırlanacak
bütçelerin hedefinin, yaşamak için çalışmak zorunda olanların refahını ve
mutluluğunu sağlamak olabilmesinin başlıca yolu bu hedeften geçmektedir. Bu
amaç için yakın ve orta vadede bütçeye ve sağlık hizmetlerinin finansmanına
ilişkin ortaya konulması ve kitleselleştirilmesi gerektiği düşünülen önerileri
şöyle sıralamak mümkündür:
Genel bütçe gelirleri içinde gelir vergisi
payı artırılmalıdır. Bu artış, gelir vergisi içinde kurumlar vergisi payı
artırılarak sağlanmalıdır. Yoksullardan, emekçilerden, ücretlilerden alınan
direk ve dolaylı vergi payları azaltılmalı, sermaye sahiplerinin vergi
sorumluluğu arttırılmalıdır. Sağlık
hizmetleri harcamalarında merkezi bütçenin payı arttırılmalıdır.
Sağlık Bakanlığı bütçesinin genel bütçe
içindeki payı arttırılmalıdır. SGK pirim gelirleri içinde çalışanların ve kendi
hesabına çalışanların payı azaltılmalı, patronların payı artırılmalıdır. SGK’ye
genel bütçeden aktarılan pay artırılmalıdır.
Sağlık hizmetleri harcamalarında merkezi
devlet harcamalarının payı artırılmalı, SGK ve hane halkları harcamalarının
payı azaltılmalıdır. Katkı-katılım, ilave ücret gibi hiçbir ad altında halktan
sağlık hizmetleri için ücret alınmamalıdır. SGK’nin özel hastanelerden
hizmet satın alması hizmet başına (fee-for-services) ve vaka başına (case
payment) ödeme ile değil, toptan bütçeleme (global butgetting) ile olmalıdır.
Sağlık emekçileri sayısı OECD ortalamasına güvenceli ve kadrolu istihdamla
çıkarılmalıdır. Sağlık emekçilerine
ek ödeme, döner sermaye vb. adlarla yapılan, ekip anlayışını bozan, rekabet
oluşturan ve çalışma barışını bozan ödeme yöntemi yerine yoksulluk sınırının
üzerinde, tek kalemde, tamamı emekliliğe yansıyacak şekilde maaş ödenmesine
başlanmalıdır. Özel sağlık
kurumlarına aktarılan her türlü pay kaldırılmalıdır. Kamu sağlık kurumları ve
sağlık eğitimleri için bütçeden ayrılan pay yükseltilmelidir.
Covid-19 pandemisinde gördüğümüz gibi sağlık
sistemleri çökme aşamasına gelmiştir. Mevcut kapitalist sistemin doğaya olan
tahakkümü nedeniyle yeni pandemilerin olacağı da öngörülmektedir. Bu nedenle
toplum sağlığı için Sağlık Bakanlığı’nın kentleşmeden tarım politikalarına,
çevre politikalarına ve üretim ilişkilerine kadar müdahil olacak bir yapıya
büründürülmesi gerekmektedir. Ayrıca yaşanması muhtemel yeni salgınlara karşı
da bütçe kalemi oluşturulmalıdır. Sağlıklı bir toplum için tedavi edici
hizmetler yeterli değildir. Koruyucu sağlık hizmetlerinin yeniden ele alınması
ve güçlendirilmesi gerekmektedir.
Sağlık
hizmetlerinin üretilmesi planlanması ve sunulmasının tüm aşamalarında sağlık
emekçileri ve örgütlerini ve halkı karar alma süreçlerine dahil edecek
mekanizmalar oluşturulmalıdır. Hukuksuz bir şekilde ihraç edilen ve hakkında
kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan sağlık emekçileri derhal işe
başlatılmalıdır.”