AİBÜ’de
Bolu Belediyesi, Bolu Çorumlular Derneği ve Üniversite’nin iş birliği ile
‘İskilip Alimleri Sempozyumu’ düzenlendi. İskilip’te bir süre yaşadığı bilinen
Akşemsettin Hazretlerinin de anıldığı Sempozyumda İskilipli Atıf Hoca’nın
hayatı detaylıca anlatıldı. Peki İskilipli Atıf Hoca kimdir? 20’nci Dönem
Milletvekili Dr. Mehmet Sılay’ın kaleminden İskilipli Atıf Hoca…
“İskilipli Atıf Hoca, Osmanlıda yetişen alimlerdendir.
Mirat-ül İslam, İslam Yolu, İslam Çığırı, Din-i İslam’da Men-i Müskirat,
Nazar-ı Şeriatta Kuvve-i Berriye ve Bahriyye, Tesettür-ü Şer’i, Muayenet-üt
Talebe, Medeniyyet-i Şeriyye ve“Frenk Mukallitliği ve Şapka” dahil 9 adet eseri
vardır.
Medreselerde öğrenci yetiştirirken
kürsü ve minberlerden yaptığı ders, sohbet ve konferanslarla halkı aydınlatan,
donanımını ve araştırmalarını kitaplaştırarak kalıcı hale getirip yeni
nesillerle paylaşan Atıf Hoca, İstanbul’da basılıp bütün Osmanlı coğrafyasına
dağıtılan gazete ve mecmualarda makaleler yazdı. Yazıları en çok:
Sebil’urReşad, Beyan’ul – Hak, Mahfel ve Alemdar dergilerinde yayınlandı.
Sebil’urReşad idarehanesinde, İskilipli Atıf, Mehmet Akif, Eşref Edip, Eşref
Sencer Kuşçubaşı, Ahıskalı Ali Haydar, Ermenekli Saffet Efendi ve Trabzonlu Ali
Şükrü Bey ile birlikte müşavere eder, sohbet eder, ilmi yazı ve makaleleri hazırlarlardı.
Memleketin ve İslam aleminin halini konuşur, değerlendirir, kahvelerini içer ve
yazılarını Eşref Edib Bey’e bırakır sonra evlerine dönerlerdi.
Mehmet Akif, İskilipli Atıf Hoca’yı çok sever, ilmini,
gayret-i diniyyesi’ni ve ahlakını takdir eder, ayrılırken onu “Biraderim!”
diyerek kucaklar ve alnından öperek yolcu ederdi.
Atıf Hoca; Nazar-ı Şeriatta Kuvve-i Berriye ve Bahriyye
kitabının gelirini Donanma Cemiyeti’ne bağışlamış ve takdirname ile taltif
edilmiştir.
Teâli-i İslam Cemiyeti’nin ilk
beyannamesi, İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali üzerine halkı düşmana karşı
kıyama teşvik eden sert bir protesto niteliğindedir. Şeyhulislam Meşihat
Dairesinden, Dürrüzade Abdullah, Haydarizade ve Mustafa Sabri Efendiler’in
imzasıyla-onayıyla verilen “Huruc Alel Sultan Fetvaları”nın tamamı İngiliz
Entelijansı’nın eseridir. Zorla, tehditle ve baskı altından yayınlatılmıştır.
Nisan 1920’de Şeyhülislam
Dürrüzade Abdullah Efendi’nin imzasıyla Anadolu’da parlayan Kurtuluş Savaşı
aleyhinde beş ayrı fetva yayımlanmıştı. İşte bu akıl dışı fetvalara karşı
İstanbul, Trakya ve Anadolu’dan 76 müftü ve 36 yazar ve ilim adamı harekete
geçtiler. Bu ilim ve fikir adamlarının başında, İstanbul’da Müderris İskilipli
Atıf, Ermenekli Saffet Efendi ve Tahir’ul Mevlevi vardır. Bu aydınlar ve
arkadaşları, işgalci İngiliz, Fransız ve Yunanlılarla çarpışan Kuva-yi Milliye’nin
yanındadırlar. Şeyhülislam Dürrizade’nin fetvalarına karşı İskilipli Muhammed
Atıf ve arkadaşlarının, İstanbul’da dağıttığı beyanname, halkı aydınlatmış ve
milletin hislerine tercüman olmuştur.
“İşgal altındaki bir memlekette İngilizlerin
emri ve tazyıki altında bulunan bir yönetimin (İstanbul Yönetiminin) ve
Meşihatın fetvaları mualleldir! (geçersizdir).
Düşman istilasına karşı harekete geçenler,
asi değildir. Fisebilillah mücahittirler. Kuva-yi Milliye’ye karşı olmak
günahtır. Bu fetva geri alınmalıdır.”
Yunan işgalini ilk protesto eden ve İşgal
altındaki İstanbul’da bulunan itilaf kuvvetlerinin merkezine yürüyen direniş
grubunun sözcüsü Atıf Hoca, işgal üzerine konuşur: “Kötü politikalar yüzünden zebun
düşmüş bir milletin zaafını istismar etmek hiçbir din ve insaf ölçülerine
sığmaz. Sizin gayeniz; milletimizin şahsında İslam’a darbe vurma ise açıklayın,
başımızın çaresine bakalım”
Devrin son şeyhülislamı Şeyhülislam
Mustafa Sabri’ye İngilizlerin baskı ve tehditleriyle bir beyanname yazdırılmıştı.
Yönetim kurulu üyelerine imzalamaları için baskı yapılıyordu. Tahir’ul Mevlevi
ile birlikte İskilipli Atıf bu beyannameye şiddetle karşı çıktılar ve
imzalamadılar. Buna rağmen beyannamenin Yunan uçaklarıyla Eskişehir üzerine
atılmasına engel olamadılar.
Yunan İşgaline karşı direniş gösterilmemesi istenilen sahte
bildiri, mühürsüz olarak dağıtılmıştır.Atıf Hoca, 25 Ekim 1920 tarihinde Vakit
gazetesinin 1034. nüshasında aşağıdaki Tekzibi yayımlatmasına ve bunu mahkemeye
sunmasına rağmen dikkate alınmamıştır.
“Vakit Gazetesinin 1032 Sayılı nüshasında
Teali-i İslam cemiyeti’nin beyannameleri başlıklı bir yazı gördük. Cemiyetin
kuruluşundan beri yapılan yayınların resmi mühürle mühürlenmesi
kararlaştırılmış usulden olduğu için resmi mühürle mühürlenmiş olmayan
yayımların Teali-i İslam Cemiyeti ile ilgisi bulunmadığı ve Cemiyetin İstanbul
Gazetelerinde yayınlanmış bildirilerinden başka Risale şeklinde ve diğer
şekillerde hiçbir bilgi yayınlanmamış olduğu beyan olunur.”
İskilipli Muhammed ATIF
******
İskilipli Atıf Hoca’nın “İngiliz Muhipler Cemiyeti” ne
üyeliğine dair en küçük bir delil sunulamamıştır.
1 Kasım 1925’te kabul edilen şapka kanunu, Konya,
Kahramanmaraş, Giresun, Rize, Erzurum, Kayseri, Trabzon, Rize gibi şehirlerde
direnmesi, buralarda gezici İstiklal Mahkemeleri’nin dolaşmasına sebep oldu. Bu
direnişte etkili olduğu gerekçesi ile Frenk Taklitçiliği ve Şapka kitabı
toplatıldı. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu (1977), “Anıların İzinde” kitabında
“Kanun çıkmadan 1,5 yıl sene önce kitabı yazan Atıf Hoca, 7 Aralık 1925’te tutuklandı ve Ankara
İstiklal Mahkemesi tarafından Giresun’a gönderildi ve “Suç ve Ceza Geriye
Yürümez” kuralı ihlal edilerek yargılandı ve Beraatine kararı verildi” der.
Beraatine karar verilmesine rağmen, salınmayarak İstanbul’a
getirildi ve Ankara İstiklal Mahkemesi’ne sevk edilerek 26 Aralık Ulucanlar
Cezaevine getirildi ve 26 Ocak 1926 tarihinde başlayan yargılamasında 02 Şubat
2016 tarihinde Savcı mütalaasında “3 yıldan 15 yıla hapis” talep etmesine
rağmen tün evrensel ceza yargılamalarına aykırı biçimde mahkeme heyeti idamına
karar vermiş ve 04 Şubat 1926 tarihinde Ulus meydanında idamı infaz edilmiştir.
İdamını müteakip, naaşı at arabasına konarak Mamak
kimsesizler mezarlığına defnedilmiş, 22 Nisan 2008 tarihinde, mezarı bulunarak
İskilip Gülbaba Mezarlığı’na nakli sağlanmıştır.
Şevket Süreyya Aydemir, “Suyu Arayan Adam” ve Hıfzı Veldet
Velidedeoğlu “Anıların İzinde” adlı eserlerinde İstiklal Mahkemelerinin
yapısını anlatarak İskilipli Atıf Hoca’nın masumiyetine işaret etmektedirler.
Sayın Cumhurbaşkanımızın da katıldığı çok büyük halk kitlesinin samimi fikri,
İskilipli Atıf Hoca’nın “vatansever bir masum” olduğu ve politik gerekçelerle
“şehit edildiği” noktasında birleşmektedir.
Bu bağlamda eğer İslam Şairi Mehmet Akif, zorunlu sürgün
ülkesi Mısır’da değil de bu tarihlerde Türkiye’de olsaydı muhtemelen, O’nu da
İskilipli gibi sehpada görecektik.
Milletçe birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz günlerde
ayrıştırıcı söylemlerin hiç kimseye yararı olmadığından “vatan haini” şeklindeki
yaftalama kolaycılığının, gerçekleri örtemeyeceği ortadadır.
Bu vesile ile gerçek vatansever İskilipli Atıf Hoca’ya
Allahtan Rahmet dileriz.”