HABER: ASLI AKIŞ
Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü ile
Ensar Vakfı arasında 14 Nisan tarihinde protokol imzalandı. İmzalanan protokol
kapsamında ortaokul ve liseleri resmi yazı gönderildi. Şube binasında yönetim
kurulu üyeleri ile basın toplantısı düzenleyen Eğitim Sen Bolu Şube Yürütme
Kurulu Şube Başkanı Zehra Kulalı Gezici,
imzalanan protokol ile iktidara yüklendi, yargı kararları ve daha
önceden açılan davaları hatırlattı.
“EĞİTİMDE
DİNSELLEŞME, TİCARİLEŞME VE İŞÇİLEŞTİRME HAMLELERİ HIZ KESMEDEN DEVAM EDİYOR”
Gezici,
eğitimde dinselleşme, ticarileşme ve işçileştirmelerin devam ettiğine işaret
ederek; “Bildiğiniz gibi 20 yıllık AKP iktidarında Eğitime yönelik olarak
yapılan hamleler ancak kurucu iktidar dönemleriyle karşılaştırılabilir. Eğitimin
laik, bilimsel, kamusal özelliğinin, Cumhuriyetin kurucu değerlerinin bu kadar
hedef alındığı bir dönem daha yaşanmamıştır. Eğitimde dinselleşme, ticarileşme
ve işçileştirme hamleleri hız kesmeden devam ediyor. Karma eğitimi tartışmaya
açan, pansiyonlu okullarda ramazan ayı gerekçe gösterilerek yemekhanelerin
kapatıldığı, öğrencilerin beslenme hakkının yok sayıldığı, her gün resmi
yazılarla sosyal faaliyet, proje, protokol adı altında okullarımızın formal, informal alanları dini buyruklarla
düzenlenmesine tüm okulların imam hatipleştirilmesine dair talimatlarla karşılaşıyoruz. Çocuk
ihmalini, istismarını ve ensesti normalleştiren kaynak kitaplarla yaptığı
yarışmalara ismini yazdırmış vakıf, dernek adı altında dinci kuruluşlarla
protokoller yapmaktan zerre imtina edilmiyor, hız kesilmeden devem ediliyor”
şeklinde konuştu.
“45 ÇOCUĞUN
YILLARCA, TECAVÜZE MARUZ KALDIĞI BİR VAKFIN ADINI UNUTMAYACAĞIZ,
AFFETMEYECEĞİZ”
Vakıf, dernek ve kuruluşlarla yapılan protokolleri
örnekler göstererek eleştiren Zehra Kulalı Gezici; “14 Nisan’da, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü ile Ensar vakfı
arasında yapılan protokol kapsamında okullara gönderilen resmi yazıda ortaokul
ve liseleri kapsayan bir faaliyetle karşılaştık. Her ne kadar gönüllü, seçmeli
gibi kavramlar kullanılsa da biz bu kavramların fiili olarak zorunlu olduğunu, “seçilmiş” idareciler maharetiyle yaratılan
basıncı biliyoruz. En başta söylemek isteriz ki; bu ülkenin orta yerinde,
yoksul köy çocuklarının yok sayılan kamusal eğitim hakkı sonucu, vakıfların
kucağına itilmiş, bilinen 45 çocuğun yıllarca, sistematik bir şekilde tecavüze
maruz kaldığı bir vakfın adını unutmayacağız, affetmeyeceğiz aklanmasına,
meşrulaştırılmasına izin vermeyeceğiz. Bu halkın vicdanın çürümesine bir
öğretmen ve onurlu yurttaşlar olarak izin vermeyeceğiz. Eğitim ve bilim
emekçileri sendikası olarak; protokollere karşı açtığımız davaları kazandık.
Danıştay eğitimin kamusal bir görev ve sorumluluk olduğuna, uzmanlar eliyle
yapılmasına ve hiçbir kuruma devredilemeyeceğine hükmetti. Ancak eğitim
yöneticileri yargı kararlarını tanımadan, karardan 6 ay sonra tekrar aynı vakıflarla
protokoller imzaladı.” İfadelerini kullandı.
GEZİCİ, PROTOKOL SÜRECİNİ ANLATTI
Protokollerle
ilgili son süreçte yaşananları kamuoyu ile paylaşmak ve hatırlatmak isteyen
Gezici; “Bildiğiniz gibi 20 yıllık AKP iktidarında en fazla bakanın değiştiği
bakanlık Milli Eğitim Bakanlığı.
En son
bakan değişimiyle göreve gelen Mahmut Özer, 28 Ekim
2021 tarihinde basına verdiği bir röportajda; Ensar, TÜRGEV, TÜGVA gibi dinci
vakıf ve derneklerle yapılan işbirliğinin amacının eğitimde kaliteyi artırmak
olduğunu öne sürmüş ve “bunu yaparken kantarın topuzunu kaçırmamak
gerektiğini” ifade etmiş, adeta itirafta bulunmuştu.
“YAVUZ, BAKAN ÖZER’İN SÖZLERİNE GÖNDERMEDE BULUNDU”
Hemen ertesinde, Memur-Sen İstanbul
İl Başkanı ve Eğitim-Bir-Sen İstanbul 4 Nolu Şube Başkanı Talat Yavuz, Bakan
Özer’e söz konusu vakıf ve derneklerin “çatı” kuruluşu olan Eğitime
Destek Platformu üzerinden yanıt verdi. Hem de nereden; aynı günlerde “kadro
atama” listeleriyle gündem olan, tartışılan TÜGVA’nın genel merkezi önünden bir
fotoğrafla. “Bugün TÜGVA Genel Merkezi önemli bir toplantıya ev sahipliği
yaptı” diyen Yavuz, Bakan Özer’in sözlerine göndermede
bulunup “Eğitime Destek Platformu, eğitim için kantarın topuzunu
kaçırmakta kararlı” paylaşımını yaptı.
TÜGVA,
TÜRGEV, ENSAR, İlim Yayma Cemiyeti ve Cihannüma derneklerinin okullarda dini
eğitimde yaşananlardan şikâyet etmesi hepimizin malumuydu. Vakıf temsilcileri
kararlıydı ve bizim için okullardaki dini eğitim önemli’ kantarın topuzunu
kaçıracağız diyorlardı. Uzun yıllardır Milli Eğitim’de din öğretiminde çalışan
Nazif Yılmaz’a sorumluluk talep edilmiş ve bakan yardımcısı olmuştu.
“PEKİ, MEB
YARDIMCISI OLAN NAZİF YILMAZ’I NEREDEN TANIYORUZ?”
Peki,
MEB yardımcısı olan Nazif Yılmaz’ı nereden tanıyoruz. ‘Türkçe öldü’ diyerek
imam hatiplerde Türkçe konuşmayı yasaklamayı öneren isimdir kendisi.
Yayımladığı bildiride: ‘Arapça öğretilirken ikinci bir dil kullanılmaması
gerekir. Öğrenciler, öğretmenleri ile ancak Arapça diyalog kurabileceklerdir.
Öğrenci teneffüslerde öğretmeni ile ancak Arapça konuşabilir. Ya konuşur ya da
yanında tercüman getirir.’’ demişti.” diye konuştu.
“ENSAR VAKFIYLA
YAPILAN PROTOKOL ÇOCUĞUN ÜSTÜN YARARINI, PEDAGOJİYİ, ÖĞRETMENİN MESLEKİ
ÖZERKLİĞİNİ ÖNCELEYEBİLİR Mİ?”
Dernek, vakıflarla yapılan protokollerde eğitim sen
olarak yer almayacaklarını ve çocukların geleceğine ve mesleklerine sahip
çıkmaya devam edeceklerinin altını çizen Gezici; “Bu protokoller ve en son Ensar vakfıyla yapılan protokol
çocuğun üstün yararını, pedagojiyi, öğretmenin mesleki özerkliğini
önceleyebilir mi? Bu protokollere kimin
ihtiyacı olduğu yeterince açık değil mi? Eğitim ve bilim emekçileri sendikası
olarak diyoruz ki; Yargı kararlarına rağmen, toplumun hafızasında bunca yaraya,
hukuksuz işlerle anılmasına rağmen yapılan bu protokollere ne öğrencinin, ne
öğretmenin ne toplumun ne de bu ülkenin aydınlık geleceğinin ihtiyacı var.
“DERNEK,
VAKIFLARLA YAPILAN PROTOKOLLERDE GÖREV ALMAYACAĞIZ”
Bu
protokollere iktidarın ve onun ortaklarının politik ve ekonomik olarak
ihtiyaçları var. Eğitimin bir kesimin politik ihtiyaçları için
araçsallaştırılmasından başka da bir amacı yoktur. Bu nedenle; Merkez Yürütme
Kurulumuzun aldığı kararla, dernek, vakıflarla yapılan protokollerde görev
almayacağımızı ve sorumluluk kabul etmeyeceğimizi değerli velilerimize ve
kamuoyu ile paylaşıyoruz. Bu ülkenin aydınlık geleceği
için laik, bilimsel, kamusal eğitim hakkı mücadelemizden, çocuklarımızın üstün
yararından yana, mesleğimize sahip çıkmaya, tavır almaya eğitim emekçileri ve
onurlu bir yurttaşlık sorumluluğu olarak sürdürmeye devam edeceğiz” dedi.