Haber: Aslı Akış
Milyonlarca
çalışanı ilgilendiren asgari ücrette ilk toplantı yarın yapılacak. Türk-İş,
DİSK ve Hak-İş asgari ücret mesaisinden önce ortak bir açıklama yaptı. İzzet Baysal
Caddesi İzzet Baysal Anıtı önünde düzenlenen ortak açıklamaya Türk Metal
Sendikası Bolu Şube Başkanı ve Türk İş Bolu İl Temsilcisi Özgür Elçi, Hak-İş
Konfederasyonuna bağlı Öz Sağlık-İş Sendikası Başkanı Hacer Çınar, Bolu Belediye
İş Sendikası Şube Başkanı İlhami Yurt, Koop. İş Bolu İl Temsilcisi Cengiz Türk,
sendika temsilcileri, şube başkanları ve işçiler katıldı.
Türk İş Bolu
İl Temsilcisi Özgür Elçi tarafından okunan ortak açıklamada, “Asgari ücret,
işçi ve ailesinin günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre insanca yaşamasını
mümkün kılacak, insanlık onuruyla bağdaşacak bir ücret olduğunu belirtilerek; “Bu
yönüyle asgari ücret, insanın yaşaması ve varlığını sürdürebilmesi için gerekli
olan asgari gelir kaynağıdır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Anayasası’nın
girişinde, “işçinin ve ailesinin yalnızca geçimini temin eden ücret, insanca
yaşamaya yeterli bir ücret değildir. Hâlbuki işçinin insanca yaşaması için
yeterli ücrete sahip olması gerekir” ifadesine yer verilmiştir. Üç İşçi
Konfederasyonu “insan onuruna yaraşır bir asgari ücret” belirlenmesi
taleplerini bir araya gelerek ortaklaştırmıştır. Özellikle sendikasız işçilerin
önemli bir bölümünün temel sorunu olan asgari ücretin, belirlediğimiz ve
savunduğumuz ilkeler doğrultusunda karara bağlanması büyük önem taşımaktadır.”
denildi.
“TOPLUMUN TÜMÜNÜ YAKINDAN VE DOĞRUDAN
İLGİLENDİRİYOR”
Ücretli
çalışanların yarıya yakınının asgari ücret ve civarında gelire sahip olduğu
vurgulayan Elçi; “Sosyal güvenlik primine esas ortalama kazanç da asgari
ücretin biraz üzerindedir. Asgari ücret belirleme çalışmaları sadece ücretli
kesimi değil toplumun tümünü yakından ve doğrudan ilgilendirmektedir. Sadece
asgari ücret alanlar değil, asgari geçim indirimi, işsizlik ödeneği, kısa
çalışma ödeneği, engelli ve yaşlılık aylığı ile bakım yardımı, genel sağlık
sigortası, bireysel emeklilik, sosyal güvenlik borçlanması, sosyal güvenlik alt
ve üst primlerinin belirlenmesi gibi çok geniş bir alanı kapsamaktadır. Ekonomide
özellikle son dönemde döviz kurlarında yaşanan olağanüstü dalgalanma ve başta
gıda ve kira olmak üzere temel mal ve hizmet fiyatlarında görülen artışlar,
emeğinden başka hiçbir geliri olmayan ücretli çalışanların satın alma gücünü
geriletmiştir. Bu nedenle, 2022’de geçerli olacak asgari ücretin, ekonomide
yaşanan gelişmeler de dikkate alınarak, insana yakışır bir yaşam düzeyini
sağlayacak şekilde tespit edilmesi gereği ortak düşüncemizdir.” İfadelerini
kullandı.
“ASGARİ ÜCRETİN DÜŞÜK BELİRLENMESİ
KABUL EDİLEMEZ”
Özgür Elçi, Asgari
ücretin emeğe gösterilen saygının bir ölçüsü olduğuna dikkat çekerek; “Sosyal
devlet anlayışı çerçevesinde, gelir dağılımında adaleti ve iyileştirmeyi temel
alan, refahın geniş kitlelere yayılmasını amaçlayan bir yaklaşımla tespit
edilmesi toplumsal huzur ve iş barışının sağlanması için gereklidir. Üç işçi
konfederasyonu ‘aileleri ile birlikte insan onuruna yaraşır bir asgari ücret’
belirlenmesi taleplerini yineleyerek bir kez daha bir araya gelmiştir.
Anayasamız devlete ‘çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde
etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri
alma’ görevi vermektedir. Ayrıca, asgari ücretin tespitinde ‘çalışanların geçim
şartları ile ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurulur’ denilmektedir.
Asgari ücret bir pazarlık ücreti değildir. İşçinin ailesiyle birlikte insanca
yaşamasını sağlayacak gelirdir. Asgari ücretin belirlenmesi müzakerelerinde göz
önünde tutulması gereken öncelikli husus, çalışanların karşı karşıya
bulundukları geçim koşullarıdır. Çalışanlar, yaşanılan ekonomik sıkıntıların
nedeni değil, mağdurudur ve ‘ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum’
gerekçesiyle asgari ücretin düşük belirlenmesi kabul edilemez.” şeklinde
konuştu.
“DAYANILMAZ VERGİ YÜKÜ”
Türkiye’de
asgari ücret düzeyinin AB üyesi tüm ülkelerin gerisinde kaldığı tespitine yer
vererek vergi yüküne işaret eden Özgür
Elçi; “Küresel pazarlar ile rekabet
edebilmek adına emek kesiminin talepleri görmezden gelinmemelidir. Türkiye’nin
rekabet şartlarını düşük ücret politikasıyla sağlamak doğrultusunda bir
anlayışı olmamalıdır. Bugün ücretliler üzerinde dayanılmaz boyutlarda vergi
yükleri bulunmaktadır. Türkiye’de gelir vergisi mükelleflerinin büyük çoğunluğu
ücret geliri elde edenlerdir. Kaldı ki hem doğrudan gelir ve kazanç üzerinden
hem dolaylı olarak mal ve hizmet alımında yapılan zorunlu ihtiyaç
harcamalarından dolayı günlük yaşantının her aşamasında vergiye maruz
kalınmaktadır. Ücretli çalışanların net ücreti, vergi dilimlerindeki artışlar
nedeniyle ilerleyen aylarda düşmektedir. Asgari ücret alan işçiler bile yılın
son dört ayında eksik ücret almak durumunda kalmaktadır. Asgari ücrette gelir
vergisi nedeniyle meydana gelen gerilemenin telafi edilmesi uygulaması, sadece
asgari ücretle çalışan bekar işçiler için geçerlidir. Evli, üç çocuklu ve eşi
çalışmayan bir işçi yılbaşında elde ettiği ücret düzeyini yıl sonunda
alamamaktadır. Bu işçinin yılın toplamı itibarıyla kaybı devam etmektedir.
Mevcut bu uygulamayla aile korunmamaktadır.” Dedi. ,
“ÜCRETLİ ÇALIŞANLAR
İÇİN VERGİ MATRAHI FARKLILAŞTIRILMALI”
Ücretli
çalışanlar için vergi matrahı farklılaştırılmasını da öneren Elçi; “2002’de gelir vergisi tarifesi brüt asgari
ücretin 17,1 katıyken, günümüzde 6,7 katına gerilemiştir. Tüm ücret gelirlerinde,
asgari ücrete denk gelen kısmına kadar olan tutarın vergi dışı bırakılması
yönünde sosyal taraflar arasında görüş birliği oluşmasına rağmen -şimdiye
kadar- herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. İşverenin sosyal güvenlik primi
düşürülmüş ve buradan doğan milyarlarca liralık gelir kaybı Hazine tarafından
karşılanmaktadır. Ancak işçilerin sosyal güvenlik priminde bir indirim
yapılmamıştır. Sosyal devletin koruyucu vasfı öncelikle düşük gelirli olan
ücretli çalışanlar için olmalıdır.” diye konuştu.
“NET ÜCRETİN ALTINA DÜŞMEMELİ”
Elçi; “Türk-İş,
Hak-İş ve DİSK, ‘insan onuruna yakışır’ bir düzeyde asgari ücret
belirlenebilmesi için Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun çalışmalarında temel
alınması gereken ilkeleri; “Asgari ücretin saptanmasında Anayasa’da yer alan
‘geçim şartları’ yaklaşımına öncelikle uyulmalıdır. Günün ekonomik ve sosyal
koşullarına göre işçinin ve ailesinin insanca yaşamasını mümkün kılacak ve
insanlık onuruyla bağdaşacak asgari ücret belirlenmelidir.
Asgari ücret
net olarak açıklanmalıdır. Bu ücretten yapılacak vergi, sosyal güvenlik ve
benzeri kesintiler net tutarın üzerine ilave edilmeli ve yıl boyunca asgari
ücret açıklanan bu net ücretin altına düşmemelidir. Asgari Geçim İndirimi (AGİ)
işçinin medeni durumuna göre ayrıca ilave edilmelidir.
Tüm
ücretlerin asgari ücrete tekabül eden kısmı vergiden muaf olmalıdır. Gelir
vergisi tarifesi en az yeniden değerleme oranında artırılmalıdır. Ayrıca,
ücretliler için damga vergisi uygulaması kaldırılmalıdır. Asgari ücret sonrası
ilk vergi basamağı için uygulanacak oran da yüzde 10 olmalıdır.
Asgari
ücret, herhangi bir ayırım yapılmadan yine ulusal düzeyde tek olarak ve yıllık
belirlenmelidir. İşçilerin arasında nitelik, kıdem, işin mahiyeti gibi ekonomik
amaçlı değerlendirmelerin tümünden bağımsız olarak ele alınmalıdır.
Asgari
ücret, ekonomik ölçülerin ötesinde sosyal bir ücret olarak kabul edilmeli ve bu
özelliği temel alınarak belirlenmelidir.
Devlet
çalışanlar arasında ayrım yapmamalı, kamuda geçerli en düşük aylık tutarını
asgari ücret belirlenirken de dikkate almalıdır.
Asgari ücret
ile bağlantılı olarak ve günümüz ekonomik koşullarını da dikkate alarak;
İşverenlere
sağlanan sosyal güvenlik prim desteğinin benzeri bir destek işçilere de
verilmeli ve işçilerin sosyal güvenlik haklarında bir kayıp yaratmayacak
şekilde işçi SGK prim payı 5 puan düşürülerek bütçeden karşılanmalıdır.
‘Sosyal
devlet’ ilkesi gereği memurlara çalışmayan eş için ödenen ‘aile yardımı’
işçiler için de uygulamaya konulmalıdır.
Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalı
ve asgari ücret teşviki sadece sendikal örgütlenmenin olduğu iş yerleri için
uygulanmalıdır.” şeklinde sırladı.